Bir varmış, bir yokmuş… Sevimli bir aile, yaz tatilinde hiç görmedikleri bir yere gitmeye karar vermişler. Bu yer, Gürcistan’ın güzeller güzeli şehri Batum’du. Anne, baba ve küçük kızları Elif, heyecanla yolculuğa hazırlanmışlar.
Sabahın ilk ışıklarıyla yola koyulmuşlar. Elif, arabada heyecanla ailesine sorular sormaya başlamış: “Anne, Batum nasıl bir yer? Orada neler göreceğiz?” Annesi gülümseyerek, “Batum, yeşilin ve mavinin birleştiği, doğa ile tarihin iç içe geçtiği bir şehir,” demiş. Elif’in gözleri parlamış; doğayı çok severmiş.
Yolculuk biter bitmez, Batum’un büyüleyici manzarası aileyi karşılamış. Gürcistan’ın bu kıyı şehri, palmiyelerle süslü sokakları, renkli binaları ve masmavi deniziyle Elif’in hayal ettiği gibi bir yerden bile güzelmiş. “Burası harika! Sanki bir masal şehri!” diye bağırmış Elif.
İlk durakları Batum Bulvarı olmuş. Elif, uzun palmiye ağaçları arasında yürürken kendini kocaman bir ormanda gibi hissetmiş. Burada gezinirken parkın ortasında gökyüzüne doğru uzanan büyük bir dönme dolap görmüşler. “Babacığım, hadi ona binelim!” diye heyecanla seslenmiş Elif.
Babası da ona katılmış ve birlikte dönme dolabın tepesine çıkmışlar. En yukarıya çıktıklarında, tüm Batum ayaklarının altındaymış gibi görünmüş. Denizin mavisi, bulvarın yemyeşil ağaçlarıyla buluşmuş ve şehir sanki bir tablo gibi karşılarında duruyormuş.
Dönme dolap keyfinden sonra anne, “Hadi, Batum’un ünlü botanik bahçesine gidelim,” demiş. Bahçeye vardıklarında Elif, birbirinden farklı ağaçlar, çiçekler ve rengarenk bitkiler arasında koşup durmuş. “Burası cennetten bir parça gibi,” demiş Elif, gözlerini kapatıp kokusunu içine çekerek. Anne, Elif’e her çiçeğin ismini ve hikayesini anlatmış, Elif de bu hikayeleri hayalinde canlandırarak büyülenmiş.
Biraz dinlenmek için deniz kenarına gitmişler. Elif, dalgaların ritmiyle uyuyan kumlara oturmuş ve denizin serin suyunu ayaklarıyla hissetmiş. Gözlerini kapatıp dalgaların sesini dinlemiş. “Anne, bu ses bana ninni gibi geliyor,” demiş Elif, kendini huzur içinde hissederek.
Ardından, akşam yemeği için Batum’un ünlü yemeklerinden tatmak istemişler. Gürcistan’ın lezzetli peynirli ekmeği haçapuriyi deneyip bayılmışlar. Elif, annesine dönüp “Anne, bu çok lezzetliymiş! Türkiye’deki peynirli pidenin tadına benziyor ama biraz farklı,” demiş. Yemeklerini yerken anne ve baba da Batum’un tarihini anlatmışlar; şehrin kültüründen, eski yapıların hikayelerinden bahsetmişler.
Sonraki gün, aile Batum’un tarihi kilisesi ve heykellerin yer aldığı meydanları gezmiş. Elif, meydandaki büyük saat kulesine hayran kalmış ve “Bu kule bizi geçmişe götürüyormuş gibi hissettiriyor,” demiş. Babası gülümseyerek, “Evet, Batum’un her köşesi tarihin izleriyle dolu,” demiş.
Gezinin sonlarına doğru Elif, ailesine dönerek “Burası harika bir yer, tekrar gelmeliyiz,” demiş. Anne ve baba da ona katılmış. Bu tatil, Elif için unutulmaz bir anı olmuş; doğanın ve tarihin iç içe geçtiği bu güzel şehirde keşfettikleri her şey ona hayal gücünü genişletecek yeni ufuklar açmış.
Elif ve ailesi, Batum’un güzel hatıralarını kalplerine ve fotoğraflarına kazıyarak eve dönmüşler. Ama Elif’in aklında hala dönme dolabın tepesindeki o manzara, denizin sesi ve botanik bahçesindeki rengarenk çiçekler varmış. Elif, her seferinde Batum’u yeniden keşfetmeyi hayal ederek uykuya dalarmış.
Ve Ailecek Batum Gezisi Masalı burada bitmiş. Ailecek Batum Gezisi Masalına benzeyen masallar okumak için uyku masalları kategorimizi ve instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.