Ali ile Ceren’in Maceraları Masalı: Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, küçük ve huzurlu bir kasabada Ali ve Ceren isminde iki arkadaş yaşarmış. Ali, maceracı ruhlu, cesur bir çocukmuş. Ceren ise zeki ve meraklıymış. Bir yaz sabahı, ikisi de erkenden uyanmış ve evlerinin arkasındaki büyük bahçede buluşmuşlar.
“Bugün ne oynayalım?” diye sormuş Ceren, gözleri parlayarak.
Ali biraz düşünmüş ve ardından gülümsemiş. “Hazine avına çıkalım!” demiş heyecanla. “Bahçede sakladığım bir hazine var, onu bulmamız gerekiyor.”
Ceren, “Harika bir fikir!” diye cevap vermiş. İkisi de hemen hazırlık yapmaya başlamışlar. Ali, eski bir harita çıkarmış ve Ceren’e uzatmış. “Bu harita bizi hazineye götürecek,” demiş.
İlk olarak büyük ceviz ağacının altına gitmişler. Haritaya göre, orada bir ipucu varmış. Ağacın çevresini dikkatlice aramışlar ve sonunda Ali bir şişe bulmuş. Şişenin içinde bir not varmış. Notta, “Gizemli Mağara’ya gidin,” yazıyormuş.
Ceren, “Gizemli Mağara’ya daha önce hiç gitmemiştik. Orası biraz ürkütücü olabilir,” demiş. Ama Ali cesaretle, “Biz cesuruz, bunu başarabiliriz,” demiş.
İkili, el ele vererek Gizemli Mağara’ya doğru yola çıkmış. Yol boyunca neşeyle şarkılar söylemişler ve arada sırada dinlenip meyve ağaçlarından topladıkları meyveleri yemişler. Ali, ceviz ağacının altından topladığı cevizleri kırıp Ceren’le paylaşmış. Nihayet mağaranın girişine gelmişler. Giriş biraz karanlık ve ürkütücüymüş ama Ali ve Ceren korkmamışlar.
Mağaraya girdiklerinde, içerde yankılanan su sesleri ve taşların üzerinde parlayan minik kristaller dikkatlerini çekmiş. “Çok güzel!” diye fısıldamış Ceren. Ali, “Haritaya göre, burada bir ipucu daha olmalı,” demiş.
Bir süre aradıktan sonra, Ceren mağaranın bir köşesinde parlayan bir şey fark etmiş. Bu bir anahtarmış. Ali, “Bu anahtar hazine sandığının anahtarı olmalı!” diye bağırmış sevinçle. İkisi de heyecanla mağaradan çıkmış ve geri dönmüşler.
Ali ve Ceren, anahtarı kullanarak büyük ceviz ağacının altındaki eski bir sandığı açmışlar. Sandığın içinde rengarenk taşlar, eski oyuncaklar ve parlak boncuklar varmış. Ali, “Bu sadece bir oyundu ama gerçek bir hazine bulduk,” demiş.
Ceren de, “En büyük hazine, bu macerayı birlikte yaşamak ve dostluğumuz,” demiş.
İkili, hazineyi ailelerine göstermişler ve yaşadıkları macerayı anlatmışlar. Ali ve Ceren’in bu büyük macerası, kasabada uzun süre konuşulmuş. Herkes onların cesaretini ve dostluğunu takdir etmiş.
Ali ve Ceren, bu maceradan sonra daha da yakın arkadaş olmuşlar ve her zaman yeni maceralara atılmak için birbirlerine söz vermişler.
Ormandaki Gizemli Kulübe
Ali ve Ceren, birbirlerine verdikleri sözü tutarak kasabalarının yakınındaki büyük ormanda bir macera yaşamaya karar vermişler. Sabah erkenden kalkıp yanlarına biraz yiyecek ve su alarak ormana doğru yola çıkmışlar. Ormanın içleri serin ve gizemliymiş. Kuş sesleri, yaprakların hışırtısı ve hafif bir esinti, ormanda yürüyüşü daha da keyifli hale getiriyormuş.
Ormanın derinliklerinde yürürken, Ali çalıların arasında bir hareket fark etmiş. Dikkatlice baktıklarında, küçük ve korkmuş bir yavru tavşan görmüşler. Tavşan, yaralanmış gibi duruyormuş ve titriyormuş.
Ceren, “Ali, bu zavallı tavşana yardım etmeliyiz,” demiş. Ali de hemen kabul etmiş ve ikisi tavşana yaklaşmışlar. Tavşanın bacağı yaralanmış ve yürüyemiyormuş.
Ali, “Bunu annemden öğrendim, yaralı hayvanlara nasıl yardım edileceğini biliyorum,” demiş. Ceren’e bir mendil uzatmış ve yarayı temizlemişler. Ardından, Ceren’in çantasındaki küçük bir bandajı kullanarak yaralı bacağı sarmışlar.
Tavşanın yarası sarıldıktan sonra, tavşanın evini bulmaya karar vermişler. Ali, “Belki annesi onu arıyordur,” demiş. Ceren de, “Evet, tavşan ailesine kavuşmalı,” demiş.
Tavşanı dikkatlice kucaklarına almışlar ve ormanda iz aramaya başlamışlar. İlk başta, tavşanın bıraktığı küçük pati izlerini takip etmişler. İzler, onları sık ağaçların arasına doğru yönlendirmiş.
Ormanın derinliklerine ilerledikçe, karşılarına sık bitki örtüsü çıkmış. Dikenli çalılıkları aşmak için elleriyle dalları iterek geçmeye çalışmışlar. Ali, “Çok sıkışık burası, ama pes etmemeliyiz,” demiş. Ceren de, “Evet, tavşanı ailesine kavuşturmalıyız,” diye eklemiş.
Bir süre sonra, önlerine küçük bir dere çıkmış. Dere, şırıltıyla akıyormuş ve suyu oldukça berrakmış. Ali, “Bu suyu geçmeliyiz,” demiş. Ceren, “Ama nasıl? Su biraz derin görünüyor,” demiş. Ali, dere boyunca yürüyerek sığ bir yer bulmuş ve taşların üzerine basarak karşıya geçmiş. Ceren de aynı şekilde dikkatlice geçip Ali’ye katılmış.
Dereyi geçtikten sonra, önlerine geniş bir çayırlık çıkmış. Çayırlıkta rengarenk çiçekler açmış ve kelebekler uçuşuyormuş. Çayırlığın ortasında, tavşan izlerini yeniden fark etmişler. Ceren, “İzler burada daha belirgin,” demiş sevinçle.
İzleri takip ederek çayırlığın sonuna geldiklerinde, büyük bir ağaç kütüğüne rastlamışlar. Kütüğün çevresinde oyuklar ve delikler varmış. Ali, “Bu kütük eski bir tavşan yuvası olabilir,” demiş. Ceren de, “Evet, ama şu an burada kimse yok gibi,” demiş.
Kütüğün çevresinde iz aramaya devam etmişler. Kütüğün biraz ötesinde, izlerin sıklaşarak bir patikaya dönüştüğünü görmüşler. Patika, ormanın daha derinlerine doğru gidiyormuş. Patikayı takip ederken, ağaçların arasından geçen küçük bir yol bulmuşlar. Yol, zaman zaman daralıp genişliyormuş ve çeşitli hayvan sesleri duyuluyormuş.
Yolun sonunda, büyük bir çalılık grubuna varmışlar. Çalılıklar arasında küçük bir giriş fark etmişler. Ceren, “Burası tavşanın evi olabilir,” demiş heyecanla. Ali, “Evet, hadi bakalım,” demiş.
Çalılıkların arasına girdiklerinde, küçük bir yuva görmüşler. Yuvanın önünde başka tavşanlar telaşla etrafta koşturuyormuş. Yuvaya yaklaştıklarında, yaralı tavşan yuvaya doğru zıplayarak gitmiş. Diğer tavşanlar onu sevinçle karşılamış ve annesi onu öpmüş. Ali ve Ceren, bu manzarayı izlerken mutlu olmuşlar.
Ceren, “Şu an çok mutluyum, tavşan ailesine kavuştu,” demiş. Ali de, “Evet, biz de onlara yardım ettiğimiz için çok mutluyuz,” demiş. Tavşan ailesi, Ali ve Ceren’e minnettarlıklarını göstermek için onları yuvaya davet etmiş. Yuvada, tavşanların topladığı taze otlar ve havuçlar varmış. Ali ve Ceren, tavşan ailesiyle birlikte bu ikramlardan yemişler ve onların hikayelerini dinlemişler.
Ali ve Ceren, tavşan ailesiyle vedalaşıp yuvadan ayrıldıktan sonra ormanda daha fazla keşif yapmaya karar vermişler. Her macerada yeni şeyler öğrenmişler ve birlikte vakit geçirmenin ne kadar değerli olduğunu anlamışlar.
Ali ile Ceren’in Maceraları Masalı burada bitmiş ama Ali ve Ceren, en büyük hazinenin dostluk olduğunu her zaman hatırlamışlar.
Ali ile Ceren’in Maceraları Masalına benzeyen “Uyku masalları” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Masal dinlemek için ise Youtube ve İnstagram hesaplarımıza göz atabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.