Ali ve Masalların Büyülü Dünyası
Bir zamanlar Ali adında neşeli ve enerjik bir çocuk varmış. Her sabah, arkadaşlarıyla buluşur, dışarıda koşar, saklambaç oynar ve bahçede yeni maceralar keşfederdi. Gözleri, koşuşturmaktan yorgun düşse de her zaman parıldarmış; kalbi, oyunların ve arkadaşlığın neşesiyle dolup taşarmış.
Arkadaşlarıyla birlikte kurdukları minik kaleler, gizli ormanlarda yaşadıkları maceralar ve hayali hazineler, onun dünyasını renklendirirmiş. Her gün, elindeki oyun toplarıyla yeni bir macera arar, her köşede keşfedilecek sırlar olduğuna inanırmış. Oyun oynamak, Ali için gerçek hayatın en heyecan verici yanıymış.

Ancak masal zamanı geldiğinde, Ali’nin yüzünde biraz isteksizlik belirirmiş. Okulda öğretmenleri, masalların devler, periler ve konuşan hayvanların büyülü dünyasını anlatırken, Ali gerçek oyunların ve arkadaşlarıyla yaşadığı maceraların peşine düşmeyi tercih edermiş. Masal okumak ona sıkıcı gelirmiş; çünkü sayfalarda saklı sihirli dünyaları keşfetmek yerine, oyunlarla dolu dünyası ona daha yakın ve eğlenceliymiş.
Bir gün, kütüphanede sessizce gezinirken, Ali tozlu bir köşede hafifçe parıldayan eski bir kapı fark etmiş. Kapının kenarları, yılların izlerini taşıyan narin oyma desenlerle süslenmiş, üzerinde ise altın harflerle “Büyülü Masal Kitaplığı” yazılıymış. Kapı, adeta bir sırrı saklar gibi gizemli bir ışıltı yayıyormuş. Merakı daha da artan Ali, nazikçe kapıyı araladı; gıcırdayan menteşelerin sesiyle birlikte, kapının ardında bambaşka bir dünya görünmeye başlamış. Gözlerini kamaştıran ışıltılar arasında, sayfalar hafifçe uçuşuyor, harfler neşeyle dans ediyormuş. Bu masal diyarı, rengarenk ışıkların ve yumuşak melodilerin eşlik ettiği, gerçeküstü bir alem gibi gözüküyormuş. Ali, adımını attığı her anın, yeni bir maceraya açılan kapı olduğunu hissediyor, kalbi heyecanla çarpmaya başlamış.

İçeri girdiğinde, Ali “Hoş geldin, küçük dostum!” diyen sevimli konuşan kalemler ve renkli masal sayfalarıyla karşılaşmış. Ortada, minik bir peri belirivermiş. Bu peri, elindeki parlayan değnekle gülümseyerek:
“Ali, sen masalların sırrını öğrenmek için buradasın. Sana bir bilmece soracağım; doğru cevabı bulursan geri döneceksin!” demiş.
Perinin gösterdiği yolda ilerleyen Ali, kocaman bir ağacın altında oturan Keloğlan ile, neşeyle gülümseyen Nasreddin Hoca ve konuşan minik hayvanlarla karşılaşmış. Her biri, Ali’ye masalların ne kadar eğlenceli olduğunu anlatırmış. Keloğlan, “Her masal, içimizde saklı bir hazine gibidir!” demiş.
Sonunda, peri Ali’ye sormuş:
“Büyülü kelimelerle örülmüş, ejderhalar, periler ve kahramanlarla dolu bir dünya düşün. Dinlediğinde hayal gücün uçuşa geçer, sonunda hep mutlu sona varır. Bu nedir?”
Ali bir an derin düşüncelere daldı, sonra gözleri heyecandan parıldayarak minik sesini yükseltti: “Sence bu gizemli cevabı ne olabilir? İyi tahmin ettiniz mi? İşte, cevap… Masal!

Peri sevinçle gülümseyerek, “Doğru bildin! Masallar sana bilgi, hayal gücü ve neşe getirir,” demiş.
O anda, Ali kendini tekrar kütüphanede bulmuş; elinde hâlâ o büyülü masal varmış. Artık Ali, masalların sadece sayfalardan ibaret olmadığını, her birinde yeni maceraların saklı olduğunu anlamış. Bundan sonra, yalnızca kütüphanede değil, eve döndüğünde uyumadan önce de bu sihirli masalları okuyarak hayal gücünü beslemiş. Masallar sayesinde küçük yüreğinde büyük bir sevgi ve merak yeşermiş.
Peki ya siz masalları seviyor musunuz? Hadi, en sevdiğiniz masalı bizimle paylaşın. Keyifli okumalar!