Ayşe ve Renkli Düşler Ülkesi Masalı: Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar, küçük bir köyde sanat aşığı bir kız çocuğu olan Ayşe yaşarmış. Ayşe, rengarenk boyaları ve fırçalarıyla saatlerce resim yapmaktan büyük keyif alırmış. En sevdiği şey, hayal gücünü kullanarak hiç görülmemiş yerlerin resimlerini yapmakmış.
Bir gün, Ayşe odasında yeni bir resim yapmaya karar vermiş. Kafasında canlandırdığı yer, tamamen hayal gücünün ürünü olan Renkli Düşler Ülkesi’ymiş. Burada her şey rengarenkmiş: gökyüzü pembe, ağaçlar mor, nehirler ise gökkuşağının tüm renklerinde akarmış.
Ayşe, resmine başlamış ve saatlerce çalışmış. Fırçası hızlıca hareket ediyor, renkler kâğıda dökülüyormuş. Resmini tamamladığında, çok yorulmuş ve yatağına uzanmış. Gözlerini kapatır kapatmaz derin bir uykuya dalmış.
Rüyasında, birdenbire kendisini Renkli Düşler Ülkesi’nde bulmuş. Ayşe, etrafına bakıp hayranlıkla gülümsemiş. “Burası tam olarak resmimdeki gibi!” diye düşünmüş. Pembeye boyanmış gökyüzü ve rengarenk ağaçlar gerçekmiş.
Ayşe, etrafı keşfetmeye başlamış. Etrafında uçuşan rengarenk kelebekler görmüş. Bu kelebekler, her adımında onu takip ediyormuş. Ayşe, bu sevimli kelebeklerle arkadaş olmuş ve onların rehberliğinde Renkli Düşler Ülkesi’ni keşfetmeye başlamış.
Yoluna devam ederken, büyük bir çiçek tarlasına rastlamış. Çiçekler, gökkuşağının tüm renklerinde açmış ve mis gibi kokuyormuş. Ayşe, çiçeklerin arasında dolaşırken bir arı ailesiyle karşılaşmış. Arıların kraliçesi, Ayşe’ye gülümseyerek “Hoş geldin Ayşe! Çiçeklerimizi sulayarak renklerini korumamıza yardımcı olur musun?” demiş. Ayşe, arı kraliçesine memnuniyetle yardım etmiş ve çiçeklerin renklerini daha da güzelleştirmiş.
Ayşe, çiçek tarlasından ayrıldıktan sonra bir derenin kenarına gelmiş. Derenin suyu kristal gibi berrakmış ve içinde altın balıklar yüzüyormuş. Altın balıklardan biri su yüzeyine çıkmış ve Ayşe’ye seslenmiş: “Merhaba Ayşe! Bizimle biraz oynar mısın?” Ayşe, derenin kenarında oturup altın balıklarla oynamış ve onlarla vakit geçirmiş.
Ayşe, derenin kenarından ayrılıp ormanın derinliklerine doğru yürümeye devam etmiş. Etrafta türlü türlü hayvanlar görmüş: sincaplar, tavşanlar ve sevimli tilkiler. Her biri Ayşe’ye selam vermiş ve onunla konuşmuş. Ayşe, hayvanlarla dost olmuş ve onların hikayelerini dinlemiş.
Sonunda, Ayşe büyük bir ağacın gölgesine oturmuş ve etrafındaki güzellikleri resmetmeye başlamış. Tam o sırada, karşısına mavi renkte sevimli bir kuş çıkmış. Kuş, “Hoş geldin Ayşe! Ben Maviş. Seni bekliyorduk,” demiş. Ayşe şaşkınlıkla “Beni mi bekliyordunuz?” diye sormuş. Maviş gülümsemiş ve “Evet, bu ülkeyi sen yarattın. Bize yardım etmen gereken bir şey var,” demiş.
Ayşe, merakla Maviş’i takip etmiş. Birlikte yürürken, Maviş anlatmaya başlamış: “Renkli Düşler Ülkesi’ndeki renkler solmaya başladı. Eğer renkler tamamen kaybolursa, ülkemiz yok olacak. Senin yardımınla renkleri geri getirebiliriz.”
Ayşe, bunu duyunca hemen harekete geçmiş. Boya paleti ve fırçalarını çıkarmış. Maviş ona nerelerde renklerin solduğunu göstermiş. Ayşe, mor ağaçların yapraklarını yeniden boyamış, gökyüzüne pembe rengini geri getirmiş ve gökkuşağı nehrini eski parlaklığına kavuşturmuş.
Ayşe’nin boyaları ve hayal gücü sayesinde, Renkli Düşler Ülkesi tekrar canlanmış. Ağaçlar, çiçekler ve tüm doğa eski güzelliğine kavuşmuş. Ülkenin sakinleri, Ayşe’ye teşekkür etmiş. “Sen olmasaydın, burası eski haline dönemezdi,” demişler.
Ayşe, bu güzel rüyada zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiş. Birdenbire gözlerini açtığında, sabah olmuş ve odasında yatağında yatıyormuş. Rüyanın etkisiyle mutlu bir şekilde uyanmış ve hemen resmine bakmış. Renkli Düşler Ülkesi’ni tekrar görmenin mutluluğuyla gülümsemiş.
O gün, Ayşe odasından çıkıp köyün meydanında arkadaşlarıyla buluşmuş. Onlara rüyasını ve Renkli Düşler Ülkesi’ni anlatmış. Arkadaşları, Ayşe’nin anlattıklarına hayran kalmış ve onunla birlikte ormanın derinliklerine gidip bu muhteşem yeri keşfetmek istemişler.
Ayşe, arkadaşlarını toplayıp ormana doğru yola çıkmış. Birlikte, büyük bir ağacın gölgesine oturmuşlar ve doğanın seslerini dinlemişler. Ayşe, Bilge Kaplumbağa’nın öğretilerini hatırlamış ve arkadaşlarına anlatmış: “Sanat, sabır ve sevgi gerektirir. Doğanın resmini yapmak istiyorsanız, doğayı hissetmeniz ve onunla bütünleşmeniz gerekir.”
Arkadaşları da Ayşe gibi doğayı dinlemiş ve hissetmiş. Hep birlikte, doğanın güzelliklerini kâğıtlarına dökmüşler. Renkler, çizgiler ve hayal güçleriyle yeni resimler yapmışlar. Her biri, Renkli Düşler Ülkesi’ni kendi hayal gücüyle yeniden yaratmış.
Bu sırada, Bilge Kaplumbağa yine ortaya çıkmış. Ayşe’ye ve arkadaşlarına gülümseyerek “Sanat sadece bir yetenek değil, aynı zamanda doğayı, insanları ve çevrendeki her şeyi sevme sanatıdır,” demiş.
Ayşe ve arkadaşları, Bilge Kaplumbağa’nın bu sözlerini unutmayarak her zaman doğayı sevmeyi, sabırlı olmayı ve sevgiyi resimlerine yansıtmayı başarmışlar. Köydeki herkes, Ayşe’nin ve arkadaşlarının resimlerine hayran kalmış ve sanatın gücünü anlamış.
Ayşe ve Renkli Düşler Ülkesi Masalı, köyde ve ormanda nesilden nesile anlatılmış ve herkes sanatın ne kadar değerli olduğunu anlamış. Böylece, sanatın ve dostluğun gücü sayesinde herkes mutluluğu bulmuş.
Ayşe ve Renkli Düşler Ülkesi Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Masal dinlemek için ise instagram ve youtube hesaplarımızı takip edebilirsiniz.