Bulutların Üstündeki Krallık Masalı: Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bulutların üstünde, gökyüzünün derinliklerinde parıldayan bir diyar varmış. Bu diyarın adı Gökyüzü Krallığı imiş ve burada, beyaz bulutların üstünde, mavi gökyüzünün altında insanlar mutlu mesut yaşarlarmış. Krallığın her köşesi ışıl ışıl, her günü ise sevinç dolu geçermiş. Bu huzur dolu diyarı Kral Mavi yönetirmiş.
Kral Mavi, gökyüzü gibi mavi gözlere ve altın sarısı saçlara sahip, bilge ve merhametli bir hükümdarmış. Adaleti ve sevgisiyle halkının kalbinde taht kurmuş. Kral Mavi’nin Prenses Ayça adında, güzeller güzeli bir kızı varmış. Ayça, uzun sarı saçları ve parlak mavi gözleriyle krallığın neşesiymiş. Ayça, bulutlar üzerinde uçmayı, gökyüzünde dans etmeyi ve kuşlarla arkadaşlık kurmayı çok severmiş.
Bir gün, Gökyüzü Krallığı’nda büyük bir telaş başlamış. Bulutların altındaki dünyada yaşayan çocukların hayal gücü azalmaya başlamış. Çocuklar artık rüyalarında bile hayal kuramaz olmuşlar. Bu durum, Gökyüzü Krallığı’ndaki herkesin moralini bozmuş. Kral Mavi, danışmanlarıyla acil bir toplantı yapmış.
Kral Mavi endişeyle sormuş: “Çocukların hayal gücünü nasıl geri getirebiliriz? Onlara yardım etmenin bir yolu olmalı.”
Bilge Güneş, yaşlı ve ak sakallı bir danışmanmış. “Kralım,” demiş, “Gökyüzü Krallığı’nın en değerli hazinesi olan Sihirli Hikayeler Kitabı’nı kullanmalıyız. Bu kitap, yalnızca gerçek bir hayalperest tarafından açılabilir ve içindeki hikayeler çocukların hayal gücünü canlandırır. Ancak kitabı açmak için cesur ve saf bir kalbe ihtiyaç var.”
Kral Mavi, kızına dönmüş: “Sevgili kızım Ayça, senin saf ve cesur kalbine güveniyorum. Sihirli Hikayeler Kitabı’nı bulup açabilir misin?”
Prenses Ayça, babasının isteğini büyük bir cesaretle kabul etmiş. Ayça, yanında en yakın dostları olan kuşlarla birlikte, bulutların en yüksek noktasına doğru yola çıkmış. Yolculuk boyunca, gökyüzünün derinliklerinde birçok macera yaşamışlar. Buzul bulutlarının arasından geçerken, parlak yıldızlarla dans etmişler ve gökkuşağının renklerinde kaybolmuşlar.
Yolda, Ayça ve kuşlar, Altın Kanat adında dev bir kartal ile karşılaşmışlar. Altın Kanat, gökyüzünün en bilge kuşuymuş ve onlara yardım etmeyi teklif etmiş. “Sihirli Hikayeler Kitabı, Gök Sarayı’nın derinliklerinde saklıdır. Ancak oraya ulaşmak için cesaret ve sabır gereklidir,” demiş Altın Kanat.
Ayça ve dostları, Altın Kanat’ın rehberliğinde zorlu bir yolculuğa çıkmışlar. Fırtınalı bulutların arasından geçip yıldırımların üstesinden gelmişler. Ayça, her zorlukla karşılaştığında cesaretini toplamış ve dostlarının desteğiyle yoluna devam etmiş.
Sonunda Gök Sarayı’na ulaşmışlar. Saray, gökyüzünün en yüksek noktasında, parlak yıldızlarla süslenmiş bir yapının içindeymiş. Altın Kanat, Ayça’ya şöyle demiş: “Sarayın içinde seni bir sınav bekliyor. Bu sınav, senin gerçek bir hayalperest olup olmadığını gösterecek.”
Ayça, cesaretle sarayın içine girmiş. İçeride, parıldayan bir kapı bulmuş. Kapının üstünde, “Hayallerin Kapısı” yazıyormuş. Ayça, derin bir nefes alarak kapıyı açmış. İçeride, Sihirli Hikayeler Kitabı parıldayan bir ışık içinde duruyormuş.
Ayça, kitabı eline almış ve kalbinin derinliklerinden gelen bir sevgiyle açmış. Kitap açılır açılmaz, içinden gökkuşağı renklerinde ışıklar çıkmış ve tüm Gökyüzü Krallığı’nı aydınlatmış.
Kitabın ilk sayfasında, çocukların hayal gücünü yeniden canlandıracak ilk hikaye yazıyormuş. Ayça, bu hikayeyi okumaya başlamış. Hikaye, cesaret, dostluk ve hayal gücünün gücünü anlatıyormuş. Ayça’nın sesi, bulutlardan yeryüzüne kadar ulaşmış ve çocuklar bu büyülü sesi duyunca yeniden hayal kurmaya başlamışlar. Masallar, rüyalar ve hayal gücü geri dönmüş.
Çocukların yüzündeki mutluluk, Gökyüzü Krallığı’na da yansımış. Ayça, kitabı her gün okumaya devam etmiş ve her hikaye, çocukların hayal gücünü biraz daha canlandırmış. Kral Mavi, kızının cesaretine ve kararlılığına hayran kalmış ve ona teşekkür etmiş.
Bir gün, Ayça’nın gökyüzünde uçtuğu sırada, küçük bir kuş ona yaklaşmış. “Prenses Ayça,” demiş kuş, “yeryüzünde hâlâ hayal kuramayan çocuklar var. Onlara yardım edebilir misin?”
Ayça, kuşun bu isteğini büyük bir ciddiyetle dinlemiş. “Elbette,” demiş. “Onlara yardım etmek için elimden geleni yapacağım.”
Ayça, Sihirli Hikayeler Kitabı’nı alıp yeryüzüne inmiş. Çocukların yaşadığı köylere, kasabalara ve şehirlere gitmiş. Her yerde, kitabın sihirli hikayelerini okumaya başlamış. Çocuklar, Ayça’nın anlattığı hikayelerle büyülenmiş ve hayal güçleri yeniden canlanmış.
Ayça’nın anlattığı hikayelerden ilham alan bir grup çocuk, gökyüzünde bir macera hayal etmişler. Bu macerada, onlar da Ayça gibi bulutların üstünde uçacak, yıldızlarla dans edecek ve gökkuşağının renklerinde kaybolacaklarmış. Çocukların hayal gücü öylesine güçlüymüş ki, gökyüzünde gerçekten de bu macerayı yaşamışlar.
Ayça, çocukların hayallerinin gerçekleştiğini görünce büyük bir mutluluk yaşamış. “Hayal gücü, bizi sınırların ötesine taşır,” demiş. “Hiçbir zaman hayal kurmaktan vazgeçmeyin.”
Ayça, Gökyüzü Krallığı’na döndüğünde, Kral Mavi ona sarılmış ve “Seninle gurur duyuyorum, Ayça,” demiş. “Senin cesaretin ve hayal gücün, hem bizim krallığımızı hem de yeryüzünü aydınlattı.”
Ve böylece, Gökyüzü Krallığı’nda herkes mutlu mesut yaşamış. Ayça’nın cesareti ve hayal gücü, çocukların dünyasında kalıcı bir etki bırakmış. Ve Bulutların Üstündeki Krallık Masalı burada sona ermiş ancak bu sihirli diyar, her zaman neşe ve mutlulukla dolup taşmış.
Bulutların Üstündeki Krallık Masalına benzeyen “Çocuk Masalları” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
En yeni masallarımızı Youtube kanalımızdan sesli olarak dinlemek için kanalımıza abone olabilirsiniz.