Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, güzel bir şehirde Cemre adında küçük bir kız yaşarmış. Cemre, tatlı mı tatlı, meraklı ve renkleri çok seven bir çocukmuş.
Bir gün babası Cemre’yi şaşırtmak için eve gelirken yanında büyük bir hediye getirmiş. Cemre, babasının eve döndüğünde elindeki paketi görünce heyecanlanmış. Gözleri parıldamış ve hemen babasının yanına koşmuş.
Babası Ufuk, paketi Cemre’ye uzatarak, “Bak bakalım, senin için ne getirdim!” demiş. Cemre büyük bir merakla paketi açmaya başlamış. Rengârenk kâğıtla sarılı paketi açtığında içinden koskocaman bir boyama kitabı çıkmış. Cemre’nin gözleri sevinçle açılmış ve “Baba, bu harika! Boyama kitabı!” diye bağırmış.
Bu boyama kitabı Cemre’nin ilk boyama kitabıymış ve sayfalarında türlü türlü resimler varmış. Hayvanlar, ağaçlar, balıklarla dolu denizler, masal kahramanları… Cemre o an çok heyecanlanmış. Babası da gülümseyerek, “Hadi Cemre, bu kitabı birlikte boyayalım mı?” demiş. Cemre, başını hızla sallayarak “Evet, evet!” diye yanıt vermiş.
Cemre ve babası Ufuk, oturma odasında büyük bir masa hazırlamışlar. Rengârenk boyalar ve fırçalarla dolu bir kutu açmışlar. Cemre hemen en sevdiği rengi, pembe boyayı eline almış. Babası ise yeşil rengi tercih etmiş. Babası, Cemre’ye nasıl daha güzel boyama yapabileceği konusunda bazı ipuçları vermiş. Örneğin, önce kenarları boyamanın, resimlerin daha düzenli görünmesine yardımcı olabileceğini söylemiş. Cemre de dikkatle babasını dinleyip, ona uymaya çalışmış.
Cemre’nin ilk boyadığı resim bir kedi resmiymiş. Cemre, kediyi pembeye boyarken, babası da kediye sevimli bir yeşil kurdele eklemiş. İkisi de çok eğleniyormuş. Cemre, “Bak baba, bu kedi bizim sokaktaki Minnoş’a benzemiş!” demiş. Babası da gülümseyerek “Evet, Minnoş kesinlikle böyle renkli bir kedicik olmayı hak ediyor,” diye yanıt vermiş.
Boyama kitabındaki sayfaları yavaş yavaş çevirmişler ve her bir sayfada farklı bir dünya keşfetmişler. Ormanda dolaşan geyikleri boyamışlar, denizde yüzen balıkları renklendirmişler, hatta uçan balonlarla dolu bir sayfa bile boyamışlar. Cemre, balonları gökkuşağının renklerine boyarken, babası Ufuk da balonların iplerini detaylıca renklendirmiş.
Bir süre sonra Cemre, “Baba, bu kitabı birlikte boyamak gerçekten çok eğlenceliymiş. Sadece boyamak değil, birlikte vakit geçirmek çok güzel,” demiş. Ufuk, kızına sevgiyle bakarak, “Evet, Cemrecim. Birlikte bir şeyler yapmak her zaman en güzeli,” demiş. Cemre’nin yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuş.
Cemre’nin ilgisini çeken bir başka resim de dev bir ağacın altında oyun oynayan çocuklarmış. Cemre, çocukların yüzlerini boyarken, babası da ağacın yapraklarını ve çiçeklerini yeşile ve sarıya boyamış. “Baba, bak bu çocuklar da bizim mahalledeki arkadaşlarımıza benziyor,” demiş Cemre. Babası da “Evet, belki de bir gün biz de mahallede böyle bir resim çizebiliriz,” diye yanıt vermiş. Bu fikir Cemre’nin hoşuna gitmiş ve gözleri hayal dolu bir şekilde parlamış.
Boyama kitabındaki her resim, Cemre ve babası için yeni bir macera olmuş. Cemre’nin hayal gücü resimlere yansımış, babası da ona eşlik ederek o hayallerin peşinden gitmiş. Cemre, bazen babasına en sevdiği renkleri anlatmış, bazen de resimdeki hayvanlara isimler vermişler. Bir fili maviye boyayıp ona “Maviş” adını koymuşlar. Babası Ufuk, bu isimlere gülmüş ve Cemre’nin hayal gücüne hayran kalmış.
Gün boyunca boyama yapmışlar, resimlere hikâyeler uydurmuşlar ve birbirleriyle şakalaşmışlar. Ufuk, Cemre’ye her resimde bir hikâye olduğunu, renklerin de bu hikâyeleri canlandırmaya yardımcı olduğunu anlatmış. Cemre de “Baba, renklerle hikâye anlatmak çok güzelmiş!” demiş. Babası da “Evet Cemre, her renk bir duygu, her çizgi de bir macera,” diye yanıt vermiş.
Günün sonunda Cemre ve babası, boyama kitabını bitiremese de çok güzel bir başlangıç yapmışlar. Cemre, boyama kitabını özenle kapatmış ve rafına yerleştirmiş. Babasına sarılarak, “Baba, bu boyama kitabı benim en sevdiğim kitap oldu. Onu her gün boyayalım, olur mu?” demiş. Babası da “Tabii ki, Cemrecim. Her zaman boyarız. Yeter ki sen iste,” demiş.
Cemre, o gece yatağına yattığında hala boyama kitabını ve babasıyla geçirdiği eğlenceli anları düşünüyormuş. Rüyasında bile rengârenk dünyalar, uçan balonlar ve mavi filleri görmüş. Babasıyla birlikte boyadığı her resim, onun hayal dünyasında bir kapı açmış ve ona bambaşka maceraların başlangıcını müjdelemiş.
Ve böylece, Cemre ve babası, her gün biraz daha boyayarak bu güzel kitabın sayfalarını renklendirmeye devam etmişler. Onlar için boyama, sadece renkleri kullanmak değil, birlikte anılar biriktirmek ve hayal gücünü geliştirmekmiş.
Gökten üç elma düşmüş; biri Cemre ve babasının başına, biri bu güzel masalı dinleyen çocukların başına, biri de hayal gücünü hiç kaybetmeyenlerin başına…
Cemre ve Babasının Renkli Macerası masalına benzeyen uyku masalları okumak için instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.