Çiftlikteki Kuzu Masalı: Bir varmış bir yokmuş, çok uzaklarda, pırıl pırıl gözleriyle dünyayı keşfetmeye hazır minik bir kuzu yaşarmış. Adı Pamuk’muş, çünkü tüyleri bulut kadar beyaz ve yumuşakmış. Pamuk, çiftlikteki diğer hayvanlarla dostça geçinirmiş ve her gün yeni bir macera peşinde koşarmış.
Bir gün, çiftlikte büyük bir heyecan yaşanmış. Çünkü bahar gelmiş ve çiçekler açmış. Pamuk, bu renkli dünyayı keşfetmek için sabırsızlanırmış. Güneş yavaşça yükselirken, Pamuk annesinin yanından ayrılıp çiftlikteki çiçekli yollarda yürümeye başlamış.
Yolda ilerlerken, Pamuk’a rengarenk kelebekler eşlik etmiş. Onlarla birlikte çiçekten çiçeğe zıplamış ve neşeyle kıkırdamış. Pamuk, kelebeklerin dansını izlerken, dünyanın ne kadar güzel ve harika olduğunu düşünmüş.
Çiftlikteki diğer hayvanlar da Pamuk’un neşesine ortak olmuş. Tavuklar gıdaklayarak ona eşlik etmiş, inekler merakla onu izlemiş ve atlar hafifçe kişnemiş. Herkes Pamuk’un saf mutluluğundan etkilenmiş ve çiftlikte bir sevinç havası esmiş.
Gün boyunca Pamuk, çiftlikteki her köşeyi keşfetmiş. Derelerden su içmiş, tepeye tırmanıp manzarayı seyretmiş ve yemyeşil çayırlarda koşup oynamış. Akşam olunca, yıldızlar gökyüzünü süslemeye başlamış. Pamuk, annesinin yanına dönmüş ve onun sıcak kucaklamasıyla günün yorgunluğunu atmış.
O gece, Pamuk rüyasında gördüğü güzellikleri düşünerek tatlı bir uykuya dalmış. Rüyasında, kelebeklerle uçmuş ve yıldızlara dokunmuş. Sabah uyandığında, yeni bir günün daha güzelliklerle dolu olacağını biliyormuş.
Sabah uyandığında, Pamuk çiftlikteki diğer hayvanlarla oyunlar oynamaya başlamış. Oyun oynarken gökyüzünde bir gökkuşağının belirdiğini fark etmiş. Bu gökkuşağı diğerlerinden farklıymış, çünkü uçları çiftliğin iki yanına değiyormuş. Pamuk, bu gökkuşağının nereye gittiğini çok merak etmiş.
“Acaba gökkuşağının sonunda ne var?” diye düşünmüş. Merakına yenik düşen Pamuk, gökkuşağının üzerinde yürümeye başlamış. Renklerin içinde adım atarken, her adımında farklı bir müzik notası çıkmış. Pamuk, bu notaların melodisini dinlerken kendini çok mutlu hissetmiş.
Gökkuşağının sonuna vardığında, karşısına bir köprü çıkmış. Bu köprü, bulutlardan yapılmış ve uçsuz bucaksız bir bahçeye açılıyormuş. Pamuk, köprüyü geçip bahçeye adım atmış. Bahçede, her türlü meyve ve çiçekten oluşan ağaçlar varmış. Pamuk, bu ağaçların arasında dolaşırken, kendini bir masalın içinde gibi hissetmiş.
Bahçede dolaşırken, bir ağacın altında küçük bir periyle karşılaşmış. Peri, Pamuk’a gülümsemiş ve ona bahçenin sırrını anlatmış. “Bu bahçe, dünyadaki tüm mutlulukların kaynağı,” demiş peri. “Burada yetişen her meyve ve çiçek, dünyaya sevinç saçıyor.” Pamuk, periyle birlikte bahçeyi keşfetmiş. Her meyve ve çiçeğin tadına bakmış. Her biri, Pamuk’un kalbine farklı bir mutluluk katmış. Gün batımında, Pamuk periye teşekkür ederek köprüden geri dönmüş.
Çiftliğe döndüğünde, Pamuk gördüklerini diğer hayvanlarla paylaşmış. Onlara gökkuşağı köprüsünden ve mutluluk bahçesinden bahsetmiş. Diğer hayvanlar, Pamuk’un anlattıklarını dinlerken gözlerini kapatıp hayal etmişler.
O günden sonra, Pamuk her zaman gökkuşağını takip etmiş ve yeni maceralar yaşamış. Çiftlikteki herkes, Pamuk’un hikayelerini dinleyerek mutlu olmuş ve Pamuk, çiftlikteki en sevilen kuzu olmuş.
Bir sabah uyandığında, Pamuk gökyüzünün pırıl pırıl mavi olduğunu ve güneşin sıcacık parladığını görmüş. “Bugün harika bir gün olacak!” diye düşünmüş. Pamuk, çiftlikteki arkadaşlarıyla oyun oynamak için heyecanla dışarı çıkmış. Tavuklar, inekler ve atlarla birlikte koşmuş, zıplamış ve gülüşmüşler. Tam o sırada, çiftlikte bir haber yayılmış: “Ormanın derinliklerinde bir gizli mağara varmış ve bu mağarada parlayan sihirli taşlar saklıymış.”
Pamuk, bu haberle çok heyecanlanmış ve hemen arkadaşlarına dönmüş. “Hadi, sihirli taşları bulmak için ormana gidelim!” demiş. Tavuklar, inekler ve atlar da Pamuk’a katılmışlar ve hep birlikte ormanın yolunu tutmuşlar.
Ormana vardıklarında, ağaçların arasından süzülen ışıkla yolu bulmaya çalışmışlar. Pamuk önde, arkadaşları arkada yürümüşler. Bir süre sonra, karşılarına büyük bir ağaç çıkmış. Ağacın yanında, yere doğru inen bir patika varmış. “Bu patika bizi mağaraya götürecek,” demiş Pamuk.
Patikadan aşağı inerken, karanlık bir mağaranın girişine gelmişler. Mağaranın içinde hafif bir ışık parlıyormuş. Pamuk cesaretle öne çıkmış ve mağaraya adım atmış. İçeri girdiklerinde, gözleri parlayan taşlarla dolu bir oda görmüşler. Her taş, farklı bir renk ve ışıltıyla parlıyormuş.
Pamuk ve arkadaşları, sihirli taşlara hayranlıkla bakmışlar. Birdenbire, mağaranın derinliklerinden bir ses duymuşlar. Ses, yumuşak ve nazik bir sesmiş. “Hoş geldiniz, küçük dostlar,” demiş ses. Karşılarına yaşlı bir kaplumbağa çıkmış. “Ben bu mağaranın bekçisiyim. Bu taşlar, dünyadaki tüm iyilik ve mutluluğun kaynağıdır.”
Pamuk, kaplumbağaya teşekkür etmiş ve ona taşların hikayesini sormuş. Kaplumbağa, her bir taşın farklı bir iyiliği temsil ettiğini anlatmış. “Bu taşlar, dostluk, sevgi, neşe ve umut gibi güzel duyguları dünyaya yayar,” demiş.
Pamuk ve arkadaşları, taşları izleyerek biraz daha vakit geçirmişler. Sonra, kaplumbağa onlara birer küçük taş hediye etmiş. “Bu taşları çiftliğinize götürün ve herkesle paylaşın,” demiş. “Böylece çiftlikteki mutluluk ve dostluk hiç bitmez. “Pamuk ve arkadaşları, kaplumbağaya veda edip mağaradan ayrılmışlar.
Çiftliğe döndüklerinde, yaşadıkları macerayı diğer hayvanlara anlatmışlar ve kaplumbağanın verdiği sihirli taşları paylaşmışlar. Herkes, Pamuk ve arkadaşlarının getirdiği taşlarla çok mutlu olmuş.
O gece, Pamuk gökyüzündeki yıldızlara bakarak tatlı bir uykuya dalmış. Rüyasında yine sihirli taşları ve kaplumbağayı görmüş. Sabah uyandığında, yeni bir günün daha güzel maceralarla dolu olacağını biliyormuş.
Ve böylece, Pamuk ve arkadaşları her gün yeni maceralar peşinde koşmuş, dostluk ve mutluluk içinde yaşamışlar. Çiftlikteki Kuzu masalı burada bitmiş, ama onların maceraları hiç bitmemiş.
Çiftlikteki Kuzu masalına benzer diğer uyku masalımız olan “Heyecanlı Civciv Masalını” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.