Denizi Gören Çocuk Masalı: Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar çok uzaklarda, dağların arkasında, yeşil bir vadide yaşayan Ali adında küçük bir çocuk varmış. Ali, köyünde mutlu bir hayat sürerken, içinde hep bir merak, bir özlem taşırmış. Bu özlem, denizi görmekmiş.
Günler geçtikçe, Ali’nin içindeki bu merak gitgide büyümüş. “Acaba deniz nasıl bir yerdir? Nasıl bir görüntüsü vardır?” diye düşünüp durmuş. Ve bir gün, artık içindeki merakı bastıramaz hale gelmiş. “Yarın denizi görmeliyim” diye karar vermiş.
Ertesi sabah, güneş doğarken, Ali denizi görmek için yola koyulmuş. Yolda, karşısına çıkan herkese, “Denizi görmek istiyorum, bana yardım eder misiniz?” diye sormuş. Herkes ona yardım etmiş, denizin yolunu göstermiş ama bir uyarıda bulunmuş: “Deniz büyük ve güçlüdür, dikkatli olmalısın.”
Ali, nehirleri, dağları aşarak, sonunda denize ulaşmış. Önce, bir rüzgarın sesini duymuş, ardından tuzun kokusunu almış. Ve nihayet, o an gelmiş; denizi görmüş. Öyle güzelmiş ki, Ali hayranlıkla bakakalmış. Masmavi dalgalar, uzaklardaki gemiler, gökyüzünde süzülen martılar… Her şey, Ali’nin hayalindeki gibiymiş.
Deniz kenarında, çocuklar oyun oynuyor, martılar ekmek kırıntılarını kapışıyor, insanlar sahil şeridinde yürüyüş yapıyormuş. Ali, adımlarını dalgaların melodisine uyumlu atmış, ellerini suya uzatmış ve bir an için denizin içine dalmış gibi hissetmiş.
Birden, yanına yaşlı bir balıkçı gelmiş. Sakin ve bilge bir ses tonuyla Ali’ye seslenmiş: “Merhaba küçük dost. İlk defa denizi gördüğünü tahmin ediyorum.” Ali gülümsemiş ve başını sallamış. Balıkçı devam etmiş: “Deniz, hayatın ta kendisidir. Onun derinliklerinde bilgelik, cesaret ve sevgi yatar. Fakat denizin gücüne saygı duymak da önemlidir.”
Ali, balıkçının sözlerini içine sindirmiş, ona teşekkür etmiş. Sonra, uzun uzun denizi seyretmiş. Güneş yavaşça batmaya başlarken, Ali, içindeki bu güzel anı ömür boyu hatırlayacağını hissetmiş.
Köyüne döndüğünde, gördüklerini ve hissettiklerini herkese anlatmış. Anlattıkça gözleri parlamış, yüreği coşmuş. Artık Ali, denizin büyüsüyle dolu bir çocukmuş. Her gece yıldızları seyrettiğinde, gökyüzündeki her yıldızın, denizdeki her dalganın bir hikayesi olduğunu düşünürmüş. Ve o hikayeler, onun için sonsuz birer hazineden daha değerliymiş.
Deniz macerası köyde dilden dile anlatılırken, bir gün köy meydanında yeni bir duyuru yapılmış. Köyün bilge yaşlısı, köyün çocuklarına özel bir şenlik düzenleyeceklerini söylemiş. Bu şenlikte, çocuklar hem eğlenecek hem de yeni şeyler öğrenerek maceralara atılacaklarmış.
Ali, bu haberi duyar duymaz çok sevinmiş. Şenlik sabahı, tüm çocuklar köy meydanında toplanmış. Bilge yaşlı, çocuklara çeşitli oyunlar ve görevler vererek onları gruplara ayırmış. Ali’nin grubu, ormandaki gizemli kulübeyi bulmakla görevlendirilmiş. Bu kulübe, ormanın derinliklerinde, eski ve büyülü bir yermiş.
Ali ve arkadaşları, bilge yaşlının verdiği haritayı alıp yola koyulmuş. Ormana girdiklerinde, ağaçların arasından süzülen güneş ışıklarıyla, kuş sesleri onları karşılamış. Bir süre yürüdükten sonra, küçük bir dereye ulaşmışlar. Dereyi geçmek için bir köprü aramışlar ama bulamamışlar. Ali, “Birlikte çalışırsak, buradan geçmenin bir yolunu buluruz,” demiş.
Ali ve arkadaşları, dere boyunca yürümüş ve büyük bir ağacın devrilmiş dallarını köprü olarak kullanmışlar. Dereyi geçtikten sonra, ilerlemeye devam etmişler. Yol boyunca çeşitli hayvanlar görmüşler, hepsi de dostça onlara bakmış. Birden, büyük bir baykuş onların önüne konmuş ve “Hoş geldiniz çocuklar, kulübe bu yönde,” demiş. Çocuklar baykuşun gösterdiği yöne gitmişler.
Ormanın derinliklerinde yürürken, Ali ve arkadaşları kulübeyi görmüşler. Kulübe, sarmaşıklarla kaplı, eski ve güzel bir yapıya sahipmiş. Kapısında parlak bir taş varmış. Taşa dokunduklarında, kapı yavaşça açılmış ve içeriden yumuşak bir ışık yayılmış.
Kulübeye girdiklerinde, onları yaşlı ve güler yüzlü bir kadın karşılamış. Kadın, “Hoş geldiniz çocuklar, sizleri bekliyordum. Ben Orman Perisi’yim,” demiş. Çocuklar şaşkın ama mutlu bir şekilde periyi dinlemiş. Peri, onlara ormanın sırrını ve doğanın önemini anlatmış. “Doğa, bizlere birçok hikaye ve ders sunar. Doğayı korumak, ona saygı duymak çok önemlidir,” demiş.
Ali ve arkadaşları, periyle uzun uzun sohbet etmişler. Orman perisi, onlara özel orman çiçeklerinden birer taç yapmış. “Bu taçlar, sizlere ormanın dostluğunu simgeler,” demiş. Çocuklar, periye teşekkür etmiş ve kulübeden ayrılmışlar.
Köye döndüklerinde, yaşadıkları macerayı tüm köy halkına anlatmışlar. Bilge yaşlı, “Sizler, doğanın ne kadar değerli olduğunu öğrenmişsiniz. Bu, en büyük hazinedir,” demiş. Ali, yeni bir macerayla hem doğayı hem de dostluğun gücünü keşfetmiş. O günden sonra, Ali ve arkadaşları her fırsatta ormana gidip doğayı keşfetmiş, ormanın sırlarını öğrenmişler.
Ve böylece, Ali’nin maceraları köyde dilden dile anlatılmaya devam etmiş. Her yeni gün, Ali ve arkadaşları için yeni bir keşif, yeni bir öğrenme fırsatı olmuş. Ormanın sırları ve denizin büyüsüyle dolu hikayeleri, Ali’nin hayatına renk katmış. Ve Denizi Gören Çocuk masalı, burada sona ermiş.
Denizi Gören Çocuk Masalı gibi çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.