Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, dağların arasından kıvrılarak akan berrak bir dere varmış. Bu dere öylesine berrakmış ki, suyun içindeki her taş, yosun ve minik canlı pırıl pırıl görünürmüş. Derede yaşayan balıklar ise birbirinden farklı renklerde ve şekillerdeymiş.
Bu balıklar, suyun içinde dans eder gibi yüzermiş ve çocuklar derede oynarken onları izlemekten büyük keyif alırmış.
Derede yaşayan balıkların lideri, yaşlı ve bilge bir alabalıkmış. Bu alabalığın adı “Bilgiç”miş. Bilgiç, deredeki tüm balıklara rehberlik eder, onları tehlikelerden korurmuş. Bir gün, Bilgiç’in en sevdiği öğrencilerinden biri olan minik bir balık, merakla yanına gelmiş. Bu balığın adı “Parlak”mış çünkü pulları güneş ışığında adeta bir yıldız gibi parıldarmış.
“Bilgiç dede,” demiş Parlak, “biz neden hep bu derede kalıyoruz? Acaba derenin aşağısında neler var?”
Bilgiç derin bir nefes almış ve uzun beyaz bıyıklarını hafifçe sallamış. “Ah Parlak,” demiş, “dereyi terk etmek kolay değil. Aşağısı büyük ve bilinmeyen bir dünyadır. Ama eğer gerçekten öğrenmek istiyorsan, önce kendini hazırlamalısın.”
Parlak, bu sözlerden cesaret almış. Diğer genç balıklarla konuşmuş ve bir grup kurmuş. Bu grupta Parlak’ın en yakın arkadaşları olan Sıçrayak ve Minik Kılçık da varmış. Sıçrayak, adından da anlaşılacağı gibi dere boyunca en yükseğe sıçrayabilen bir balıkmış. Minik Kılçık ise grubun en küçüğüymüş ama oldukça zekiymiş.
Grup, derenin aşağısına doğru bir keşif yolculuğuna çıkmaya karar vermiş. Ancak yolculuklarına başlamadan önce, Bilgiç onlara birkaç öğüt vermiş. “Unutmayın,” demiş, “birlikte hareket ederseniz güvende olursunuz. Ve her zaman dereden gelen seslere kulak verin; dere size rehberlik edecektir.”
Ertesi sabah, güneş ilk ışıklarını dağın zirvesinden dökerken, Parlak ve arkadaşları yola koyulmuş. Dere, başlarda sakinmiş ve onlara hoş bir melodi fısıldıyormuş. Balıklar, yosunların arasında saklanarak ve taşların arasından geçerek ilerlemişler.
Bir süre sonra, dere genişlemiş ve akıntı hızlanmış. Balıklar heyecanla yeni manzaraları izlerken, Sıçrayak yüksek bir sıçrayış yapmış ve “İleride büyük bir şelale var!” diye bağırmış.
Şelaleye yaklaştıklarında, suyun gürültüsü kulaklarını doldurmuş. Şelale o kadar büyükmüş ki, balıklar önce biraz korkmuşlar. Ancak Sıçrayak, “Bu şelale bir engel değil, bir fırsat!” demiş. Parlak ve Minik Kılçık, cesaretlerini toplayarak akıntıya kapılmışlar. Şelaleden aşağı inerken suyun içinde dönüp durmuşlar, ama sonunda kendilerini şelalenin altında bulmuşlar.
Şelalenin altı, balıkların daha önce görmediği bir dünyaya açılıyormuş. Burada suyun içinde rengârenk çiçekler açıyor, büyük taşların arasında devasa balıklar dolaşıyormuş. Parlak ve arkadaşları hayranlıkla etraflarına bakarken, yaşlı bir yayın balığı yanlarına yaklaşmış. Bu yayın balığı oldukça iriyarıymış ve üzerinde yosunlar büyümüş.
“Hoş geldiniz, küçük yolcular,” demiş yaşlı yayın balığı. “Burası Büyük Göl. Ama dikkatli olun, burada herkes dost değildir.”
Yaşlı balığın uyarısını ciddiye alan Parlak ve arkadaşları, gölün güzelliklerini keşfetmeye başlamışlar. Ancak kısa süre sonra bir tehlikeyle karşılaşmışlar. Gölde yaşayan bir grup hırçın balık, yeni gelenleri kovalamaya başlamış.
Parlak ve arkadaşları, bu saldırgan balıklardan kaçmak için tüm hızlarıyla yüzmüşler. Sıçrayak, yeteneğini kullanarak taşların üzerinden sıçramış ve diğer balıklara yol göstermiş. Minik Kılçık ise zekâsını kullanarak bir yosun tüneli bulmuş ve bu tünelden geçerek arkadaşlarını kurtarmış.
En sonunda, hırçın balıklar pes etmiş ve Parlak ile arkadaşları tekrar sakin bir bölgeye ulaşmışlar. Bu maceradan çok şey öğrenmişler. Parlak, “Bilgiç haklıymış,” demiş, “büyük dünyada dostlar kadar düşmanlar da var. Ama birlikte olursak her zorluğun üstesinden gelebiliriz.”
Balıklar, büyük gölde bir süre daha dolaşmış ve maceralarını tamamladıktan sonra, şelaleden yukarı çıkarak tekrar kendi dereye dönmüşler. Döndüklerinde, Bilgiç onları gururla karşılamış. “Şimdi gerçek birer kaşif oldunuz,” demiş.
O günden sonra, dere halkı Parlak ve arkadaşlarının hikâyesini dinleyerek büyümüş. Çocuklar derede oynarken, Parlak’ın maceralarını anlatır olmuş. Dere, sadece bir su kaynağı değil, aynı zamanda hayal gücünün ve cesaretin merkezi haline gelmiş.
Deredeki Balıkların Gizemli Macerası Masalı burada biterken, balıklar o güzel derede, yeni maceralar hayal ederek yüzmeye devam etmişler.
Deredeki Balıkların Gizemli Macerası Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.