Bir zamanlar, Ege adında akıllı ve oldukça eğlenceli bir çocuk yaşarmış. Ege, oyuncaklarına çok düşkünmüş. Trenler, arabalar, peluş oyuncaklar… Öyle çok oyuncağı varmış ki, odası adeta bir oyuncak krallığına dönüşmüş! Ancak Ege’nin evinde oyuncaklardan daha özel bir şey varmış: Tatlı mı tatlı bir kuş! Bu sevimli kuşun adı Limon’muş. Limon, Ege’nin kuşuymuş neşeli dünyasının bir parçasıymış, ama oyuncaklara dalıp giden Ege, onunla pek ilgilenmezmiş.
Limon, tüyleri güneşte parıldayan sarı bir kuşmuş. Neşeli cıvıltıları evin her köşesini doldurur, sabahları güneşin ilk ışıklarıyla şarkılar söylemeye başlarmış. Limon’un minik, parlak gözleri hep etrafı izler, dünyayı büyük bir merakla keşfetmeye çalışırmış. Ancak, oda öyle çok oyuncakla doluymuş ki, Ege’nin kuşunu fark etmesi pek mümkün değilmiş.
Ege’nin odası renkli trenlerle, hızla dönen arabalarla ve yumuşacık peluş hayvanlarla dolup taşarmış. Gün boyunca trenlerin raylarda tıngır mıngır ilerlediği sesler ve arabaların “vın vın” gürültüleri odadan eksik olmazmış. Limon ise kafesinde oturur, Ege’yi izler ve onun söylediklerini sessizce dinlermiş. Ege’nin dikkati hep oyuncaklarında olduğundan, Limon’un cıvıltılarına ya da sevimli hareketlerine hiç aldırmazmış.
Limon, Ege’nin kendisini fark etmesini istermiş ama sabırla bekler, Ege’nin dünyasına bir gün girebilmeyi hayal edermiş.
Bir gün Ege odasında oyuncak arabasıyla oynarken Limon birden konuşmuş:
“Vınnn vınnn!”
Ege donup kalmış. Gözlerini kocaman açmış, ne yapacağını şaşırmış!
“Kuşum… konuşuyor mu?” diye fısıldamış.
Ama Limon yine tekrarlamış:
“Vınnn vınnn!”
Ege korkuyla annesine koşmuş.
“Anne, anne! Kuşumuz Limon konuştu! Çok korktum!” demiş.
Annesi, Ege’nin şaşkınlık dolu yüzüne sevgiyle bakmış ve sakin bir sesle gülümseyerek konuşmuş:
“Ah, Ege, korkmana gerek yok! Limon çok özel bir kuş. O bir sultan papağanı ve biliyor musun, bu tür kuşlar gerçekten konuşmayı öğrenebilir. Onlar duydukları kelimeleri öğrenir ve bazen tam da bizim gibi konuşarak tekrar edebilirler. Bu, sultan papağanlarının doğal bir yeteneği!”
Ege, duyduklarına çok şaşırmış. Gözleri kocaman açılmış halde, “Gerçekten mi anne? Sultan papağanları benim söylediklerimi öğreniyor mu?” diye sormuş.
Annesi başını sallamış ve nazikçe gülümseyerek, “Evet, oğlum. Limon seni hep dinliyor ve söylediklerini öğreniyor. Artık onunla konuşarak ona daha fazla kelime öğretebilirsin. Böylece onunla arkadaşlık yapabilirsiniz,” demiş.
Ege, annesinin bu açıklamasıyla hem rahatlamış hem de heyecanlanmış. Limon’un sadece bir kuş değil, aynı zamanda öğrenebilen ve konuşabilen bir dost olduğunu anlamış.
Ege’nin Kuşu Limon ile Dostluk Başlıyor
Ege, annesinden duyduklarından sonra şaşkınlığı geçmiş ve Limon’u daha yakından tanımaya karar vermiş. O günden sonra oyuncaklarını bir kenara bırakmış ve Limon’a kelimeler öğretmeye başlamış.
“Merhaba Limon!” diye neşeyle seslenmiş.
Ege’nin kuşu, cıvıl cıvıl sesiyle cevap vermiş:
“Me-ba Ege!”
Ege, Limon’un bazı harfleri tam çıkaramadığını fark etmiş ama bu durum onu hiç rahatsız etmemiş.
“Hadi, ‘araba’ de Limon!” demiş.
Limon biraz uğraşıp “A-ba!” diyebilmiş.
Ege, Limon’un söylediklerine kahkahalarla gülerken ona sabırla yeni kelimeler öğretmeye devam etmiş. Limon her kelimeyi söyleyemese de, söyledikleriyle Ege’yi çok mutlu ediyormuş.
Ege, artık Limon’la oyunlar oynar, ona masallar anlatır olmuş. Her akşam annesi, Ege’ye yatmadan önce güzel masallar okurmuş. Sabah olunca Ege, annesinden dinlediği masalları hatırlar ve Limon’a büyük bir heyecanla anlatırmış.
“Limon, dün gece bir prensesle ejderhanın hikayesini dinledim! Prenses ejderhayı nasıl kandırdı, biliyor musun?” diye masala başlarmış. Limon, cıvıl cıvıl sesiyle Ege’ye eşlik eder, bazen anlattığı masaldan kelimeleri tekrar etmeye çalışırmış.
Eskiden odada yalnızca oyuncakların mekanik sesleri ve trenlerin “çuf çuf”ları duyulurken, şimdi kahkahalar, masallar ve Limon’un eğlenceli sesleri yükseliyormuş. Ege, Limon sayesinde kelimelerin ne kadar büyülü ve eğlenceli olduğunu keşfetmiş. Ege’nin kuşu Limon da artık daha mutlu ve neşeli görünüyormuş. Onlar birlikte vakit geçirirken hem öğreniyor hem de birbirlerinin dünyasını güzelleştiriyorlarmış.
Ege’nin oyuncaklarla dolu odası artık bir dostluk yuvasına dönüşmüş. Limon’un tatlı sesi ve Ege’nin masallarıyla dolup taşan bu oda, her gün yeni hikayelere ve eğlencelere sahne olmuş. Ege, Limon sayesinde sadece mutlu bir çocuk olmakla kalmamış, aynı zamanda iletişim kurarken daha sevecen ve arkadaşça davranmayı öğrenmiş. Artık kelimelere ve karşısındakine değer vermenin ne kadar önemli olduğunu anlamış ve bu da onu daha anlayışlı bir çocuk yapmış. Ege’nin kuşu başka arkadaşlarına dailham olmuş.
Not: Çocuklarınıza her gece masallar okumak için lütfen web sitemizi takip edin!