Elma Aşığı Karınca Masalı: Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, uzak bir ormanda, Elif adında minik bir karınca yaşarmış. Elif’in en sevdiği şey, ormanın kenarındaki büyük bir elma ağacının altında, kıpkırmızı elmaları yemekmiş.
Elif, her gün ağacın altına gelir, en güzel elmayı seçer ve onu yavaşça yermiş. Elmalar o kadar tatlıymış ki, Elif bazen kendini dünyanın en şanslı karıncası gibi hisseder, mutluluktan dört köşe olurmuş.
Bir gün, Elif yine ağaca yaklaştığında, gözlerine inanamamış. Ağacın en tepesinde, ışıl ışıl parlayan, hiç görmediği kadar büyük ve kusursuz bir elma varmış. Elif, bu elmayı yemek için sabırsızlanmış, ama elma çok yüksekteymiş ve bir karınca için oraya tırmanmak hiç de kolay değilmiş.
Ama Elif kararlı ve azimli bir karıncaymış. Ve ağaca tırmanmaya başlamış, küçük ama güçlü bacaklarıyla, yapraklardan ve dallardan geçerek, yukarı, daha yukarı çıkmış. Yol boyunca, ormandaki diğer hayvanlar ona şaşkınlıkla bakmışlar, ama Elif yılmamış.
Nihayet, uzun ve yorucu bir tırmanıştan sonra, Elif büyük elmanın yanına varmış. Elma o kadar büyükmüş ki, Elif onun yanında çok küçük kalmış. Ama o, büyük bir ısırık almak için sabırsızlanıyormuş. Ve nihayet, tatlı, sulu elmayı ısırdığında, tüm yorgunluğunu unutmuş ve kendini çok mutlu hissetmiş.
O günden sonra, Elif her gün ağacın en tepesine tırmanmış ve o büyük elmayı yemiş. Ve her gece, yıldızların altında, ormanın diğer hayvanlarına bu macerasını anlatmış. Onun hikayesi, ormanda cesaret ve azmin simgesi olmuş.
Bir gün, Elif ve Bal adında bir arı, ormanın derinliklerinde yeni bir maceraya atılmaya karar vermişler. Ormanın başka bir köşesini keşfetmek istemişler. Yeni maceralar ve keşifler yapmak için sabırsızlanıyorlarmış.
Elif ve Bal, sabah erkenden yola çıkmışlar. Ormanda ilerlerken, birden karşılarına kocaman bir çiçek tarlası çıkmış. Bu tarladaki çiçekler, gökkuşağı renklerinde ve mis gibi kokuyormuş. Elif ve Bal, bu çiçeklerin arasında gezinirken, bir arı ailesiyle karşılaşmışlar.
Arıların en küçüğü, Bal adında bir arıymış. Bal, Elif’e gülümseyerek yaklaşmış ve “Merhaba Elif, senin adını çok duydum. Elma ağacının kahramanı değil misin?” demiş. Elif utangaç bir şekilde başını sallamış ve Bal’a “Evet, ama şimdi yeni maceralar peşindeyim. Sen de bana katılmak ister misin?” demiş.
Bal, Elif’in bu teklifine çok sevinmiş ve birlikte ormanın daha derinlerine doğru yola çıkmışlar. Bir süre sonra, karşılarına büyük bir göl çıkmış. Gölün suyu kristal gibi berrakmış ve gölün ortasında küçük bir ada varmış. Bu ada, masallarda anlatılan sihirli adalara benziyormuş.
Elif ve Bal, gölü geçmek için plan yapmışlar. Bal, Elif’e “Ben uçabilirim, seni de taşıyabilirim. Birlikte adaya gidelim!” demiş. Elif, Bal’ın sırtına çıkmış ve Bal, güçlü kanatlarıyla gölün üzerine doğru uçmuş. Uçarken, suyun üzerinde yansıyan gökyüzünü izlemek Elif’e büyük bir mutluluk vermiş.
Nihayet adaya varmışlar. Ada, rengarenk çiçeklerle ve egzotik meyvelerle doluymuş. Elif ve Bal, adada gezinirken, büyük bir mantar ev keşfetmişler. Bu evde, bilge bir kaplumbağa yaşıyormuş. Kaplumbağa, Elif ve Bal’ı gülümseyerek karşılamış ve “Hoş geldiniz, cesur gezginler. Size bir hediye vermek istiyorum.” demiş.
Kaplumbağa, Elif’e bir küçük altın anahtar vermiş. Bu anahtar, ormanın en gizli köşesindeki büyük bir sandığı açıyormuş. Sandığın içinde ise, ormanın tüm sırlarını anlatan büyülü bir kitap varmış. Elif ve Bal, kaplumbağaya teşekkür etmişler ve ormanın sırlarını keşfetmek için yola çıkmışlar.
Geri döndüklerinde, Elif ve Bal, büyük sandığı bulmuşlar ve altın anahtarla açmışlar. Sandığın içindeki büyülü kitap, Elif ve Bal’a ormanın tarihini, gizli geçitleri ve sihirli yaratıkları anlatmış. Bu bilgi, Elif ve Bal’ın ormanda daha fazla macera yaşamasını sağlamış.
Bir başka gün, Elif ve Bal, ormanda daha önce hiç gitmedikleri bir köşesine gitmeye karar vermişler. Bu seferki maceraları, eski bir efsaneye dayanan bir hazineyi bulmakmış.
Efsaneye göre, ormanın derinliklerinde, büyük bir mağaranın içinde, parlayan taşlarla dolu bir hazine saklıymış. Bu taşlar, gece gökyüzündeki yıldızlar gibi ışıldıyormuş. Elif ve Bal, bu hazineyi bulmak için sabah erkenden yola çıkmışlar.
Ormanın içinden geçerken, yeni arkadaşlarla tanışmışlar. Bu arkadaşlar arasında, hızlı bir sincap olan Ceren ve bilge bir baykuş olan Banu da varmış. Ceren, Elif ve Bal’a mağaraya giden en hızlı yolu göstermiş. Banu ise onlara, mağarayı koruyan eski bir büyüden bahsetmiş. Bu büyüyü aşmak için doğru kelimeleri bulmaları gerekiyormuş.
Nihayet mağaraya varmışlar. Mağaranın girişi, devasa kayalarla kaplıymış. Elif, cesaretle öne çıkmış ve “Biz bu kayaları aşarız!” demiş. Ceren ve Bal, Elif’e yardım etmişler ve birlikte kayaları kenara çekmişler. İçeri girdiklerinde, mağaranın duvarlarında parlayan taşlar görmüşler.
Mağaranın derinliklerine ilerlerken, duvarlardaki taşlar daha da parlak hale gelmiş. Ancak birden, karşılarına büyük bir kapı çıkmış. Bu kapı, eski ve gizemli işaretlerle kaplıymış. Banu, işaretleri dikkatlice incelemiş ve “Bu, eski bir büyüyle kapatılmış. Doğru kelimeleri bulmamız gerekiyor.” demiş.
Elif ve arkadaşları, kapının önünde durmuş ve düşünmeye başlamışlar. Banu, bir süre sonra “Dostluk ve cesaret kelimelerini denemeliyiz. Bu mağaranın sırrı, bu değerlerde saklı olabilir.” demiş. Elif, Bal, Ceren ve Banu, hep birlikte “Dostluk ve cesaret!” diye bağırmışlar.
Birden, kapı yavaşça açılmaya başlamış. İçeri girdiklerinde, gözlerine inanamayacakları bir manzara ile karşılaşmışlar. Mağaranın içi, yıldızlar gibi parlayan taşlarla doluymuş. Bu taşlar, gece gökyüzündeki yıldızlar gibi ışıldıyormuş ve mağarayı aydınlatıyormuş.
Elif, Bal, Ceren ve Banu, hazineyi buldukları için çok mutlu olmuşlar. Ancak, Elif taşlardan sadece bir tanesini almış ve diğer taşları orada bırakmış. “Bu taşlar, ormanın bir parçası ve burada kalmalı.” demiş. Diğerleri de Elif’e katılmış ve sadece birer taş alarak oradan ayrılmışlar.
Ormana geri döndüklerinde, Elif ve arkadaşları, bu parlak taşlarla ormanın diğer hayvanlarına hediyeler yapmışlar. Bu taşlar, onlara dostluk ve cesaretin gücünü hatırlatmış. Elif, her gece bu macerasını anlatırken, ormanın tüm hayvanları dostluğun ve cesaretin önemini öğrenmişler.
Ve böylece, Elif ve arkadaşlarının maceraları, ormanın her köşesinde büyük bir neşeyle anlatılmış. Çocuklar, Elif ve arkadaşlarının cesaretinden ve dostluğundan ilham almışlar. Ve Elma Aşığı Karınca Masalı burada bitmiş ancak her yeni günle birlikte devam etmiş.
Elma Aşığı Karınca Masalına benzeyen “Dostluk Ormanı Masalı” yazımızı okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.