Gökkuşağı Şehri ve Renk Festivali Masalı: Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, rengârenk bir şehir varmış. Bu şehrin adı Gökkuşağı Şehri’ymiş. Gökkuşağı Şehri, her yıl büyük bir coşkuyla kutlanan Renkler Festivali’ne ev sahipliği yaparmış.
Bu festivalde herkes, en güzel ve parlak kıyafetlerini giyer, rengârenk çiçeklerle süslenmiş sokaklarda dans edermiş. Şehirde yaşayan herkes, bu festivali dört gözle beklermiş.
Ama bu yıl bir şeyler ters gitmiş. Festival hazırlıkları yapılırken, şehirdeki tüm renkler aniden kaybolmuş. Gökkuşağı Şehri’nin parlak renkleri solup griye dönüşmüş. Ağaçların yeşili, çiçeklerin kırmızısı, gökyüzünün mavisi hepsi gri olmuş. Şehirdeki neşe de bu renklerle birlikte kaybolmuş.
Bu durum, cesur ve meraklı bir çocuk olan Arda’nın dikkatini çekmiş. Arda, Gökkuşağı Şehri’nde yaşayan ve her zaman maceralara atılmayı seven bir çocukmuş. Yanında ise en yakın dostu, tilki Zıpır varmış. Zıpır, zekâsı ve cesaretiyle Arda’nın her zaman yanında olurmuş.
Arda, renklerin neden kaybolduğunu ve şehrin neden griye dönüştüğünü merak etmiş. Bu gizemi çözsem çözsem, ben çözerim demiş. En yakın arkadaşı Zıpır ile birlikte bir plan yapmışlar. İlk olarak, şehirde yaşayan yaşlı bilgeye gitmeye karar vermişler. Yaşlı bilge, uzun yıllar boyunca Gökkuşağı Şehri’nin sırlarını ve geçmişini bilen bir adammış.
Bilge’nin evine vardıklarında, yaşlı adam onları sıcak bir gülümsemeyle karşılamış. Arda, durumu bilgeye anlatmış ve neden renklerin kaybolduğunu sormuş. Bilge, derin bir nefes alarak onlara anlatmaya başlamış:
“Evlatlarım, bu renklerin kaybolmasının arkasında Karanlık Gölge var. Karanlık Gölge, yıllar önce Gökkuşağı Şehri’ni karanlığa büründürmek istemişti ama şehir halkı, birlik olup onu durdurmuştu. Şimdi geri dönmüş ve renklerimizi çalmış.”
Arda ve Zıpır, Karanlık Gölge’yi durdurmaya karar vermişler. Bilge, onlara bu yolculukta ihtiyaçları olan bir harita ve bir sihirli ayna vermiş. Harita, Karanlık Gölge’nin saklandığı yeri gösteriyormuş. Sihirli ayna ise Karanlık Gölge’ye karşı kullanılabilecek tek silahmış, çünkü ayna gölgenin karanlığını yansıtarak onu zayıflatabiliyormuş. Arda ve Zıpır, bilgeye teşekkür edip hemen yola çıkmışlar.

Yolculukları boyunca birçok engelle karşılaşmışlar. İlk olarak, karanlık bir ormandan geçmek zorunda kalmışlar. Ormanın içinde, yollarını kaybetmişler ve ne yapacaklarını bilememişler. Ancak Zıpır, keskin koku alma duyusuyla yollarını bulmalarına yardımcı olmuş. Ormanın derinliklerinde ilerlerken, renkli bir tüy bulmuşlar. Bu tüy, kayıp renklerin izini sürdüklerinin bir işaretiymiş.
Daha sonra, büyük bir nehirle karşılaşmışlar. Nehir, siyah ve kasvetli görünüyormuş. Karşıya geçmenin bir yolunu ararken, nehirde yaşayan dost canlısı bir su yılanı onlara yardım etmeyi teklif etmiş. Su yılanı, sırtına binmelerini ve onları karşıya geçireceğini söylemiş. Arda ve Zıpır, su yılanının teklifini kabul etmiş ve güvenle karşıya geçmişler.
Nihayet, haritanın gösterdiği yere, Karanlık Gölge’nin mağarasına ulaşmışlar. Mağaranın girişi, büyük ve ürkütücüymüş. Ama Arda ve Zıpır, korkmamışlar ve cesurca içeri girmişler. Karanlık Gölge, içeride onları bekliyormuş. Gölge, siyah bir pelerin giymiş, yüzü ise görünmüyormuş.
Arda, cesaretini toplayarak Karanlık Gölge’ye seslenmiş: “Renklerimizi geri ver! Şehrimizin neşesini çaldın. Biz, renklerimizle mutluyuz ve onları geri almak istiyoruz.”
Karanlık Gölge, derin ve uğursuz bir sesle gülmüş: “Siz renklerinizi hak etmiyorsunuz. Ben karanlığı severim ve her şeyi karanlık yapmak istiyorum.”
Arda ve Zıpır, birlikte Karanlık Gölge’ye karşı koymuşlar. Zıpır, gölgenin etrafında hızlıca dönerek onun dikkatini dağıtmış. Arda ise bilgenin verdiği sihirli aynayı çıkarıp gölgeye doğru tutmuş. Ayna, gölgenin karanlığını yansıtarak onu zayıflatmış. Karanlık Gölge, ışığın gücüne dayanamayıp yok olmuş.
Gölge yok olduğunda, mağara parlamaya başlamış. Arda ve Zıpır, kayıp renklerin geri döndüğünü görmüşler. Mağaradan çıktıklarında, Gökkuşağı Şehri’nin tekrar rengârenk olduğunu görmüşler. Ağaçlar yeniden yeşermiş, çiçekler açmış, gökyüzü masmavi olmuş.
Şehir halkı, Arda ve Zıpır’ı büyük bir coşkuyla karşılamış. Herkes, onları kahraman ilan etmiş ve büyük bir kutlama yapmış. Renkler Festivali, her zamankinden daha neşeli ve renkli geçmiş. Arda ve Zıpır, dostlukları ve cesaretleri sayesinde Gökkuşağı Şehri’ne renkleri geri getirmişler.
Ve işte o günden sonra, Gökkuşağı Şehri’nde renkler hiçbir zaman kaybolmamış. Herkes, dostluğun ve dayanışmanın gücünü anlamış. Arda ve Zıpır, yeni maceralar için hazır olduklarını bilerek, mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamaya devam etmişler.
Sonunda da Arda ve Zıpır, dostluğun ve cesaretin gücünü keşfetmişler. Gökkuşağı Şehri ve Renk Festivali Masalı, bize her zaman ne olursa olsun, dostluk ve cesaretle her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğimizi hatırlatmış.
Ve gökkuşağının altındaki bu güzel şehir, sonsuza dek mutlu ve renkli yaşamış.
Gökkuşağı Şehri ve Renk Festivali Masalına benzeyen “Çocuk masalları” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. Masal dinlemek için ise Youtube kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.