Bir varmış, bir yokmuş… Şehirde yaşayan, meraklı ve tatlı mı tatlı bir kız varmış. Adı Hale’ymiş. Hale, büyük binaların, trafik ışıklarının olduğu bir apartmanda yaşıyormuş. Ama bu yaz, ailesiyle birlikte şehirden çok uzaklardaki köy evlerine tatile gidecekler diye heyecan içindeymiş. Hale, köyü sadece masallarda duymuş, resimlerde görmüş. Şimdi ise oraya gitmek, orada yaşamak onun için hem çok ilginç hem de biraz korkutucuymuş.
“Anne, köy nasıl bir yer? Şehirdeki gibi parklar var mı? Evde internet çekiyor mu?” diye sormuş Hale. Annesi gülümseyerek, “Göreceksin, köy bambaşka bir dünya. Orada ağaçlar, tarlalar, hayvanlar var. İnan bana, çok eğleneceksin,” demiş. Hale, hâlâ tam olarak neyle karşılaşacağını bilmese de bu maceraya hazırmış.
Uzun bir yolculuktan sonra köye varmışlar. Hale, arabadan iner inmez etrafına bakınmış. Gökyüzü şehirdeki gibi gri değil, masmaviymiş. Ağaçlar rüzgarla dans eder gibi sallanıyor, çiçekler mis gibi kokuyormuş. Ama bir şey çok tuhafmış: Etrafında hiç büyük binalar yokmuş! “Anne, burada hiç apartman yok. Biz nerede kalacağız?” diye sormuş şaşkınlıkla.
Annesi gülerek, “Şu gördüğün küçük, sevimli evde kalacağız,” demiş. Hale, gözlerini kocaman açmış. Ev gerçekten küçükmüş ama çatısında sevimli bacası, bahçesinde de minik bir salıncak varmış.
Eve girdiklerinde Hale hemen koşarak odasını keşfetmeye başlamış. Ama bir şey onu çok şaşırtmış: “Anne, burada ne kalorifer var ne de klima! Nasıl ısınacağız?” diye sormuş. Annesi, “Burada soba var tatlım. Sobayı yakacağız, o bizi hem ısıtacak hem de yemeklerimizi pişireceğiz,” demiş. Hale, sobanın ne olduğunu pek anlamamış ama annesinin gülümsemesi ona güven vermiş.
İlk gece köyde biraz garip geçmiş. Hale, sobanın çıtırtılarını dinlerken uykuya dalmakta zorlanmış. Şehirdeki gibi sokak lambalarının aydınlattığı yollar yokmuş, her yer karanlıkmış. “Anne, burası çok sessiz. Şehirde araba sesleri vardı, ama burada hiçbir şey duyulmuyor,” diye mırıldanmış. Annesi, “Bu sessizlik huzurun sesi, Hale. Zamanla alışırsın,” demiş.
Sabah olduğunda Hale, erkenden uyanmış. Evin bahçesine çıktığında ise tavukları ve keçileri görünce çok şaşırmış. “Anne, burada tavuklar gerçekten var! Onlar bizim mi?” diye sormuş heyecanla. Annesi, “Evet, Hale. Tavuklarımız var, keçilerimiz de. Bugün onlara yem vermek ister misin?” demiş. Hale biraz çekinmiş ama annesinin yanında durması onu rahatlatmış. Tavuklara yem verirken, onların nasıl hızlıca peşinden koştuklarını izlemek çok eğlenceliymiş.
Günler geçtikçe Hale, köydeki hayatın şehirdeki gibi olmadığını fark etmeye başlamış. Şehirde sabahları alarm sesiyle uyanırken, köyde horoz sesiyle uyanıyormuş. “Anne, horoz neden böyle bağırıyor? Çok komik!” demiş. Annesi gülerek, “Horozlar sabah güneşi selamlar ve herkesi uyandırır,” demiş. Hale, horozların bu görevini çok sevimli bulmuş.
Bir gün Hale, annesiyle köy fırınına gitmiş. Fırından çıkan ekmek kokusu bütün köyü sarmış. Hale, fırının içinde yanan odunları görünce merakla sormuş: “Anne, burada ekmekleri makineler yapmıyor mu? Neden odunla pişiriyorlar?” Annesi, “Burada her şey doğal ve eski usul, Hale. Ekmeğin en lezzetli hali böyle pişer,” demiş. Hale, sıcacık ekmeği tadarken gerçekten de şehirde yediği ekmeklerden çok daha lezzetli olduğunu fark etmiş.
Hale, köyde her gün yeni bir şey öğreniyormuş. Bir gün bahçede çapa yapan komşu teyzeyi izlerken, “Anne, bu teyze ne yapıyor?” diye sormuş. Annesi, “O teyze toprağı ekiyor, Hale. Burada insanlar kendi yiyeceklerini kendileri yetiştirirler,” demiş. Hale, şehirde marketlerden aldıkları sebzelerin aslında toprağın bir armağanı olduğunu öğrenmiş
Köydeki insanlar da Hale’ye çok sıcak davranıyormuş. Her gün bir komşu, Hale’ye yeni bir şey gösteriyormuş. Bir gün ona inekleri sağmayı, başka bir gün bahçede nasıl meyve toplandığını öğretmişler. Hale, köyde herkesin birbirine nasıl yardım ettiğini gördükçe şehirle köy arasındaki farkları daha iyi anlamaya başlamış. “Anne, şehirde komşularımızı pek tanımıyoruz ama burada herkes birbirini tanıyor,” demiş. Annesi de, “Evet Hale, köyde herkes bir aile gibi olur. Herkes birbirine yardım eder,” diye cevap vermiş.
Tatilin son gününe gelindiğinde Hale, köyde öğrendiği her şeyi düşünüyormuş. Sobayı yakmayı öğrenmiş, tavukları beslemiş, bahçede sebze yetiştirmenin ne kadar zor ama bir o kadar da keyifli olduğunu anlamış. Ama köyde en çok hoşuna giden şey, her sabah doğanın sesiyle uyanmak olmuş. “Anne, köydeki hayat çok farklı ama çok güzelmiş,” demiş. Annesi de gülümseyerek, “Bunu öğrenmene çok sevindim Hale. Şimdi köyde öğrendiğin her şeyi şehre döndüğümüzde arkadaşlarına da anlatabilirsin,” demiş.
Hale, köyden ayrılırken içinden bir ses, “Bir dahaki tatilde yine köye geleceğiz,” diyormuş. Çünkü artık köy, onun için sadece bir tatil yeri değil, yeni keşiflerle dolu bir macera dünyasıymış.
Ve işte, Hale’nin Köydeki Macerası Masalı böylece bitmiş. Ama köy, Hale’nin kalbinde hep bir yer edinmiş.
Hale’nin Köydeki Macerası Masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.