Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar küçük, şirin bir kasabada, Mert adında meraklı bir çocuk yaşarmış. Mert’in en sevdiği şey, yeni şeyler öğrenmekmiş. Renkleri, şekilleri, hayvanları hemen öğrenir, herkese anlatırmış. Ama bir gün okulda İngilizce dersleri başlayınca Mert biraz zorlanmaya başlamış.
Bu yeni dil ona çok karışık gelmiş. “Cat”, “dog”, “apple” gibi kelimeler tahtada yazarken, Mert ne anlama geldiklerini bir türlü anlayamıyormuş.
Bir gün öğretmeni ona, “Mert, hiç merak etme. Her şeyin bir zamanı var. Yavaş yavaş öğrenirsin,” demiş. Ama Mert üzgünmüş, çünkü arkadaşları İngilizce kelimeleri çabucak öğrenmiş gibi görünüyormuş. Mert, eve gittiğinde de İngilizce kelimeleri hatırlamakta zorlanıyormuş. Bu onu biraz endişelendirmiş.
O akşam, Mert’in annesi onun moralinin bozuk olduğunu fark etmiş. “Neyin var, Mert?” diye sormuş. Mert biraz utanarak, “İngilizceyi anlamıyorum anne. Öğretmen anlatıyor, arkadaşlar öğreniyor, ama ben bir türlü öğrenemiyorum,” demiş. Annesi ona gülümsemiş ve “Endişelenme, oğlum. Her şey zamanla öğrenilir. Hadi, birlikte çalışalım!” demiş.
Annesiyle birlikte Mert, akşam yemeğinden sonra oturmuşlar ve basit İngilizce kelimeleri tekrar etmeye başlamışlar. Annesi ona bir oyun önermiş: “Hadi, bir kelime söyleyeyim, sen de onu çiz.” Mert önce şaşırmış, ama denemek istemiş. Annesi “apple” demiş ve Mert hemen bir elma resmi çizmiş. Sonra “sun” demiş ve Mert bir güneş çizmiş. Bu oyun Mert’in çok hoşuna gitmiş, çünkü resimler yapmayı zaten çok seviyormuş!
Ertesi gün okulda, öğretmeni tahtaya yeni İngilizce kelimeler yazarken Mert kelimelerin yanında çizdiği resimleri hatırlamış. “Sun” kelimesini görünce aklına hemen çizdiği parlak güneş gelmiş. “Apple” kelimesini görünce ise kırmızı elmasını hatırlamış. Gözleri parlamış, çünkü artık kelimeleri daha kolay hatırlıyormuş!
Günler geçtikçe Mert, İngilizce öğrenmekten keyif almaya başlamış. Her gün yeni kelimeler öğrenmek için sabırsızlanıyormuş. Okul çıkışında eve gelir gelmez annesiyle oturup yeni kelimeleri resimlerle çalışıyormuş. Hatta babası ona İngilizce kelimeler içeren bir hikaye kitabı almış. Mert bu kitabı okurken hem eğleniyor hem de İngilizce öğreniyormuş.
Bir gün öğretmeni sınıfta herkese küçük bir sınav yapacağını söylemiş. Mert’in biraz içi sıkılmış, çünkü sınavlar onun için hep zor olmuş. Ama bu sefer daha hazırlıklıymış. Tahtaya yazılan kelimeleri görünce, Mert’in içi rahatlamış. Çünkü bu kelimeleri tanıyormuş! Hemen defterine yazmaya başlamış. Sınavı bitirdiğinde yüzünde kocaman bir gülümseme varmış.
Sınav sonuçları açıklandığında Mert, sınıfta en yüksek notlardan birini almış! Hem öğretmeni hem de ailesi onunla gurur duymuş. Öğretmeni ona, “Mert, gördün mü? Sabırlı olup çalışınca her şeyi öğrenebilirsin!” demiş. Mert bu sözleri duyunca kendini çok güçlü hissetmiş. Artık İngilizce onun için bir korku değil, bir macera olmuş.
Mert sadece İngilizceyi öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda arkadaşlarına da yardımcı olmaya başlamış. Onlara da nasıl resimlerle kelimeleri hatırlayabileceklerini öğretmiş. Hep birlikte öğrenip eğlenmişler.
Mert, İngilizce şarkılar dinlemeye başlamış ve hatta bir gün bir İngilizce şarkı yarışmasına katılma cesareti bulmuş. Sahneye çıktığında biraz heyecanlanmış ama şarkıyı söylemeye başladığında tüm endişeleri kaybolmuş. Tüm sınıf onu alkışlamış!
İngilizce Öğrenme Serüveni masalı burada bitmiş ancak Mert artık İngilizceyi hem seviyor hem de yeni kelimeler öğrenmek için sabırsızlanıyormuş. Çünkü artık biliyormuş ki, ne kadar zor görünse de çalışarak her şeyi başarabilirmiş.
İngilizce Öğrenme Serüveni Masalına benzeyen masallar okumak için bağlantıya tıklayabailirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.