Bir varmış, bir yokmuş. Ormanın derinliklerinde, yeşilin en güzel tonlarına sahip ağaçların arasında, toprağın altında gizli bir karınca yuvası varmış. Bu yuva, kışın soğuk günlerinden korunmak için karınca ailesi tarafından özenle inşa edilmiş, tünelleri ve odalarıyla kocaman bir dünya gibiymiş.
Yuva, yazın sıcağında serin, kışın soğuğunda ise sıcacık olurmuş. Yuvalarının içi, yiyecek depoları, odun odaları ve rahat dinlenme yerleriyle doluymuş. Ama şimdi sonbahar gelip çatmış, orman altın sarısı yapraklarla kaplanmaya başlamış. Bu, karınca ailesi için kış hazırlıklarının da vakti demekmiş.
Sonbaharın serin rüzgarları ağaçların dallarını hafifçe sallarken, anne karınca yuvanın dışındaki tünelin ucuna gelip havayı koklamış. Hava biraz serinlemiş, ağaçlardan dökülen yapraklar yerleri örtmeye başlamış. Anne karınca bir iç çekip, “Kış geliyor,” demiş içinden. Ormanın sessizliğini sadece yaprakların hışırtısı ve arada bir esen rüzgarın sesi bozuyormuş.
Karınca ailesi dört kişiden oluşuyormuş: Anne karınca, baba karınca, abla karınca ve ailenin en küçük üyesi olan küçük kardeş karınca. Bu dört karınca, yaz boyunca çalışmış, yiyecek toplamış ve yuvalarını kışa hazırlamışlar. Fakat kış yaklaşırken, daha yapacak çok işleri varmış.
Anne karınca, her zaman yuvalarını düzenli ve temiz tutmasıyla tanınırmış. Kışın zorlu geçeceğini bilir, yiyeceklerin düzenli depolanması gerektiğini sürekli hatırlatırmış. “Yiyeceklerimizi dikkatlice yerleştirmezsek kışın zor durumda kalırız,” dermiş hep. O sabah da güne erken başlamış, yuvalarındaki ambarı kontrol etmiş. “Tohumlar yerinde ama birkaç meyve daha toplamamız gerek,” diye düşünmüş.
Baba karınca ise yuvalarını sıcak tutmak için gerekli olan odunları toplamakla görevliymiş. Kışın soğuk günlerinde yuvalarını ısıtacak odunları bulmak onun en sevdiği işmiş. Ormanın her köşesini bilirmiş, en kuru dalları, en sağlam odunları toplamak için sabahın erken saatlerinde yola çıkarmış.
Abla karınca, ailesine çok bağlıymış ve her zaman yardım etmeye hazırmış. Yiyecek toplamak konusunda oldukça yetenekliymiş. Ormanın en lezzetli meyvelerini bulmak onun uzmanlık alanıymış. O sabah da annesiyle birlikte dışarı çıkıp en taze tohumları ve meyveleri toplamak için hazırlıklara başlamış.
Ailenin en küçük üyesi olan küçük kardeş karınca ise, her şeye büyük bir merakla yaklaşırmış. Henüz tam anlamıyla kış hazırlıklarının önemini kavrayamamış ama ablası ve ailesiyle çalışmaktan çok hoşlanırmış. O da her gün aile üyelerine yardım etmeye çalışır, küçük işleri büyük bir ciddiyetle yaparmış. Yuva içinde koşuşturur, zaman zaman topladığı küçük çiçek yapraklarını büyük bir heyecanla anne ve babasına gösterirmiş.
Ormanda sonbaharın kokusu iyice hissedilirken, bu karınca ailesi hep birlikte yardımlaşarak çalışıyormuş. Anne karınca dışarıda yaprakların arasından yiyecek toplarken, baba karınca yuvalarını sıcak tutacak odunları toplamak için uzun yürüyüşlere çıkmış.
Abla karınca da sabah erkenden abur cubur ve çürük meyveleri seçerek yiyeceklerin en iyilerini bir araya getirmiş. Küçük kardeş karınca ise etrafındaki doğanın değişimini büyük bir merakla izliyor, her şeyi öğrenmeye çalışıyormuş.
Kış yaklaşırken, karınca ailesi, birlikte çalışmanın ve yardımlaşmanın önemini her geçen gün daha iyi anlıyormuş.
Anne, baba, abla ve küçük kardeş karınca, büyük bir özveriyle kış hazırlıklarını tamamlamışlar. Yuva artık yiyeceklerle dolup taşmış, odunlar bir köşeye güzelce yığılmış, yuvalarındaki her şey düzenli bir şekilde yerleştirilmiş. Her biri büyük bir gayretle çalışmış ve işlerini bitirmenin verdiği huzurla derin bir nefes almışlar.
O gün, hazırlıkları tamamladıkları an, anne karınca yuvanın merkezine doğru ilerlemiş ve herkesi bir araya toplamış. Yorgun ama mutlu bir ifadeyle, “Çocuklar,” demiş, “Hepiniz harika iş çıkardınız. Birbirimize yardım ettiğimiz ve hep birlikte çalıştığımız için bu kadar güzel bir yuva hazırlayabildik. Hepinize çok teşekkür ederim.”
Baba karınca da gülümseyerek, “Evet, gerçekten çok çalıştık,” diye eklemiş. “Ama en önemlisi, birbirimize destek olmamız. İyi ki böyle bir ailemiz var.”
Abla karınca, küçük kardeşinin başını okşayarak, “Hep birlikte başardık. Neşeli bir aile olmak her şeyden daha değerliymiş,” demiş.
Küçük kardeş karınca ise gözlerini kocaman açmış, “İyi ki birbirimize yardım ediyoruz,” demiş sevinçle. “Yoksa bu kadar iş nasıl biterdi ki!”
Herkes birbirine minnet duyarak sarılmış, aile olmanın değerini bir kez daha hissetmişler. Hazırlıkları bitirmenin verdiği rahatlıkla kışı beklemeye başlamışlar.
Ve sonunda kış gelmiş. Dışarıda kar lapa lapa yağarken, ormanın her köşesi beyaz bir örtüyle kaplanmış. Yapraklar tamamen dökülmüş, rüzgar soğuk esmeye başlamış. Ama karınca yuvasının içinde sıcacık bir huzur varmış.
Anne karınca, sabah erkenden kalkıp sıcak yemekler pişirmiş. Mis gibi yiyecek kokuları yuvanın her köşesine yayılmış. Ocağın üzerinde buğulanan çorba, taze ekmekler ve topladıkları en güzel meyvelerden yapılan tatlılarla dolu bir sofra kurmuş.
Baba karınca, büyük bir titizlikle sobayı yakmış. Sobanın çıtırtıları eşliğinde yuvaları sıcacık olmuş. Anne karınca, çocukları sofraya çağırmış ve herkes birlikte sofranın etrafında toplanmış.
Dışarıda kar yağarken, karınca ailesi sobanın sıcaklığında, anne karıncanın hazırladığı yemekleri mutlulukla yemişler. Yuvanın içi sımsıcak bir yuva haline gelmiş. Herkes birbirine bakarak içten bir şekilde gülümsemiş.
Ve işte böylelikle Karınca Ailesinin Sıcak Kış Hazırlığı Masalı burada sona ermiş unutmayalım ki Aile içinde yardımlaşma ve sevgi, zorlukların üstesinden gelmenin en güzel yoludur.
Karınca Ailesinin Sıcak Kış Hazırlığı Masalına benzeyen masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. Masallarımızı instagram sayfamızdan okumak için için ise sayfamızı takip edebilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.