Kızına Masal Anlatan Baba Masalı: Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar ormandaki küçük bir evde Ufuk adında bir baba ve Hale adında küçük bir kızı yaşarmış. Her gece uyumadan önce Babası, Hale’nin uykuya dalmasına yardımcı olmak için ona masallar okurmuş.
Bir gece, oyunla ve ormanı keşfetmekle geçen uzun bir günün ardından, Hale özellikle yorgundu ve babası ona periler ve elfler hakkında bir masal okumaya başladığında yorganın altına kıvrıldı.
Hale babasının ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle dinliyor, anlattığı büyülü dünyayı zihninde canlandırıyordu. Ancak, yorgunluk kısa sürede küçük kıza zarar vermeye başladı ve gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı.
Uyanık kalmak için verdiği mücadeleye rağmen, Hale yaklaşan uykuya karşı koyamadı ve sonunda babasının kollarında derin bir uykuya daldı. Ufuk, tatlı kızının rüyalar dünyasına teslim olduğunu bilerek masalı sonuna kadar okumaya devam etti.
Masalı bitiren Ufuk, Hale’nin alnından öptü ve ışığı kapatıp huzur içinde dinlenmesine izin vermeden önce onu nazikçe yatırdı. Kızının yumuşak, sessiz nefes alışını dinleyen Ufuk, Hale’nin yanında olmasından duyduğu sevgi ve minnettarlıkla gülümsedi.
Ve böylece, bir babanın sözlerinin ve sevgisinin büyüsüyle, küçük Hale derin bir uykuya daldı, macera ve mutlu rüyalarla dolu bir dünyaya dalmaya hazırdı. Ve sevgi dolu baba Ufuk, gece boyunca onu izledi, dinlenmesini sevgi ve özveriyle korudu. Ve baba kız birlikte, maceralarla dolu yeni bir güne uyanmaya hazır, tatlı ve huzurlu bir uykuya daldılar.
Ertesi sabah, güneş ışıkları ufak pencerenin ardından içeri süzülürken Hale gözlerini açtı. Kocaman bir gülümsemeyle uyanmıştı çünkü o gün yeni bir macera onu bekliyordu. Kahvaltıdan sonra, Ufuk ve Hale ormana doğru yürüyüşe çıkmaya karar verdiler.
Bir varmış, bir yokmuş, babası ve Hale ormanda yürürken, yollarını minik bir sincap kesmiş. Sincap telaşla ağaçtan ağaca zıplıyor, sanki bir şeyler anlatmak istiyormuş gibi hareket ediyormuş. Hale ve babası sincabın peşine takılmışlar, ne olduğunu merak ediyorlarmış.
Sincap, onları ormanın derinliklerindeki büyük bir meşe ağacına götürmüş. Ağacın dibinde parlayan, altın rengi bir anahtar varmış. Ufuk anahtarı almış ve etrafına bakınmış. Hale, “Baba, bu anahtar neyin anahtarı acaba?” diye sormuş merakla.
Ufuk, “Sanırım bunu ancak bulursak öğrenebiliriz, Hale. Hadi bakalım, etrafta bir kapı arayalım,” demiş.
Böylece ikisi de anahtarın açacağı gizemli kapıyı bulmak için etrafa bakınmaya başlamışlar. Ormanın içinde biraz ilerledikten sonra, büyük, yosunlu bir kaya parçasına rastlamışlar. Kayaya dikkatle baktıklarında üzerinde ince bir çizgi görmüşler. Ufuk, “Bu bir kapı olabilir mi?” diye düşünerek anahtarı yavaşça çizgiye doğru yöneltmiş.
Anahtar tam çizgiye dokunduğunda, kocaman kaya yavaşça kaymaya başlamış ve önlerinde gizli bir geçit açılmış. Hale heyecanla babasına sarılmış, “Bu harika, baba! Hadi, içeri girelim!” demiş.
Geçitten içeri girdiklerinde, kendilerini ışıl ışıl parlayan bir mağarada bulmuşlar. Duvarlar, renkli kristallerle kaplıymış ve her bir kristal, gökkuşağının renklerinde parlıyormuş. Hale, “Burası sanki bir peri masalı gibi!” diye bağırmış hayranlıkla.
Tam o sırada, mağaranın derinliklerinden ince, cıvıl cıvıl bir ses duyulmuş. Bir peri uçup gelmiş ve Hale ile Ufuk’a yaklaşmış. “Hoş geldiniz,” demiş peri, “Ben Peri Luna. Beni ve arkadaşlarımı kötü bir büyücü bu mağarada hapsetti. Ama siz bizi kurtarabilirsiniz!”
Ufuk ve Hale birbirlerine bakmışlar ve peri Luna’ya yardım etmeye karar vermişler. Luna, onlara mağaranın derinliklerindeki büyücünün sakladığı sihirli kristali bulmalarını söylemiş. Hale, “Baba, hadi gidelim! Peri arkadaşlarımıza yardım edelim!” demiş cesaretle.
Mağaranın içinde ilerledikçe, birbirinden zorlu ama eğlenceli maceralar yaşamışlar. Bir labirenti geçip, yılanlarla dolu bir köprüyü aşmışlar. Sonunda, mağaranın en derin noktasında büyük, parlayan bir kristal bulmuşlar. Ufuk, “Bu olmalı,” demiş ve kristali almış.
Kristali aldıkları anda, mağara parlamış ve bütün periler serbest kalmış. Peri Luna, “Çok teşekkür ederiz, siz gerçek kahramanlarsınız!” diyerek Hale ve Ufuk’a sarılmış.
Hale ve babası, perilerle vedalaşıp eve dönmüşler. Eve vardıklarında, Hale o kadar yorgunmuş ki yine hemen yatağa gitmiş. Ufuk, kızını yatağına yatırıp iyi geceler öpücüğü vermiş. Hale, “Baba, bugün çok güzel bir gündü. Teşekkür ederim,” demiş gözleri kapanırken.
Ufuk, “Rica ederim tatlım. Hep böyle güzel maceralar yaşayacağız,” demiş ve Hale’nin yanından ayrılmış.
Ve böylece, bir babanın sevgisiyle başlayan gün, yine bir masal gibi sona ermiş. Ufuk ve Hale, yeni maceraların hayaliyle dolu tatlı bir uykuya dalmışlar. Mutlu ve huzurlu günler onları bekliyormuş.
Ve gökten üç elma düşmüş; biri masalı yazanın, biri okuyanın, biri de bu güzel masalı dinleyen tüm çocukların başına…
Kızına masal anlatan baba masalı burada sona ermiş. Kızına masal anlatan baba masalı hakkındaki fikirlerinizi, yorumlar kısmında bize belirtmeyi unutmayın 🙂
Kızına masal anlatan baba masalı gibi en güzel masalları okumak için en güzel masallar kategorimize üstüne tıklayarak kolaylıkla ulaşabilirsiniz. tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.