Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, kırlangıçlar gökyüzünde dans ederken, papatyalar hafif rüzgârda sallanırken, küçük bir köyde Kiki adında bir fare yaşarmış. Köy Faresi Kiki, köyün en tatlı ve sevimli canlılarından biriymiş. Gözleri boncuk gibi parlak, yumuşacık gri tüyleriyle herkesin dikkatini çeker, incecik kuyruğunu sallayarak etrafta dolaşırmış.
Kiki’nin yuvası, samanlardan yapılmış minik ama sıcacık bir evmiş. Kiki burada çok mutluydu, ancak bir sorunu vardı: Karnını doyurmak! Köyde yiyecek bulmak her zaman kolay olmazmış. Yine de Kiki pes etmez, sabahın ilk ışıklarıyla yuvasından çıkıp yiyecek aramaya koyulurmuş.
Köy Faresi Kiki’nin Merakının Sonucu
Bir sabah, gökyüzü pembe ve turuncunun en güzel tonlarına boyanmış, tatlı bir esinti yaprakları hafifçe sallarken Kiki yuvasından çıkmış. Bu sabah diğer sabahlardan çok farklıymış; Kiki’nin içine büyük bir merak ve heyecan dolmuş. “Bugün biraz daha uzaklara gidip yeni yerler keşfedeceğim,” demiş kendi kendine, kuyruğunu neşeyle sallayarak.
Köy Faresi Kiki, köyün dar ve dolambaçlı yollarını karış karış dolaşmış. Sokaklardan geçerken tanıdığı insanları ve diğer hayvanları selamlamış. Ama o kadar dalmış, o kadar çok yürümüş ki, köyün sınırlarını aştığını ve artık tamamen yabancı bir yerde olduğunu fark etmemiş.
Kiki kendini bir anda büyük bir kasabanın ortasında bulmuş. Burası köyünden çok farklıymış. Evler göğe doğru yükselen büyük yapılar halindeymiş. Bahçeler ise rengârenk çiçeklerle süslenmiş, her köşesi sanki özel bir elden çıkmış gibi düzenlenmiş. Yollar taşlarla kaplanmış ve Kiki’nin ayaklarının altında hafifçe tıkırdıyormuş. Minik fare, her gördüğüne hayranlıkla bakarken, içindeki merak iyice büyümüş. “Bu kasabada kim bilir ne ilginç şeyler vardır?” diye düşünmüş, heyecanla yürümeye devam ederek.
Kiki, kasabayı keşfederken bir bahçenin önünde durmuş. Bu bahçe öyle güzelmiş ki gözlerini alamamış. Çiçeklerin arasında kelebekler dans ediyor, minik kuşlar dallarda şarkılar söylüyormuş. Bahçenin kapısından içeri girip etrafı incelemeye başlamış.
Bir köşede kocaman bir sebze sandığı dikkatini çekmiş. Sandık, buram buram taze havuç kokuyormuş. Kiki’nin burnu hemen bu mis kokuyu almış. İçinden bir ses, “Sadece bir havuç al ve git,” demiş.
Kiki sandığın kapağını usulca itmiş ve içine girmiş. “Ah, ne güzel havuçlar! Bir tanesini alırım, kimse fark etmez,” diye düşünmüş. Tam o sırada, bir gıcırtı sesi duyulmuş ve sandığın kapağı arkasından kapanmış!
Kiki kapana kısılmıştı! Küçük kalbi hızla çarparken, sandığın içindeki karanlık onu daha da korkutuyordu. Etrafına bakınıyor, bir çıkış yolu arıyordu ama her şey boşunaydı. Kapıyı tüm gücüyle itip açmaya çalıştı, ama sandığın kapağı sıkıca kilitlenmişti. Çaresizlik içinde, “Şimdi ne yapacağım?” diye mırıldandı.
Tam o sırada, bahçeden ağır adımlarla yaklaşan kocaman bir adamın gölgesi sandığın üzerine düşmüş. Bu, bahçenin sahibi olan güçlü ve iri bir çiftçiydi. Çiftçi, sandığın içine bakıp Köy Faresi Kiki’yi görünce kaşlarını kaldırmış:
“Ah, sen de kimsin böyle? Bahçemde ne arıyorsun küçük fare?” diye sormuş.
Köy Faresi Kiki korkudan titreyerek:
“Çok acıktım… Sadece bir havuç almak istemiştim. Lütfen beni serbest bırakın,” diye yalvarmış.
Çiftçi, Köy faresi Kiki’nin haline bakmış ve yüzünde sıcak bir tebessüm belirmiş. Ardından içten bir kahkaha atmış.
“Ah, küçük fare,” demiş nazik bir sesle, “karnını doyurmak için bu kadar tehlikeli bir işe kalkışmana gerek yoktu. Ama şunu unutma: Başkalarının emeği değerlidir ve ona her zaman saygı göstermek gerekir,” diye eklemiş, Kiki’ye hafifçe göz kırparak.
Sonra sandığın kapağını açmış ve Kiki’ye bir havuç uzatmış. “Al bakalım, bu senin. Ama bir daha başkalarının bahçesine gizlice girme, tamam mı?” diye eklemiş.
Kiki, çiftçiye teşekkür ederek hızla bahçeden uzaklaşmış. Küçük havucu taşırken içinden şunları geçirmiş:
“Bu bana büyük bir ders oldu. Başka birinin malına izinsiz dokunmamam gerektiğini öğrendim. Bundan sonra bulabildiğimle yetineceğim.”
Köy faresi Kiki, köyüne döndüğünde yuvasına oturup havucunu afiyetle yemiş. O günden sonra köyün çevresindeki tarlalarda kendi yiyeceğini bulmaya çalışmış ve bir daha kasabaya gitmeye cesaret edememiş. Çünkü anlamış ki, mutluluk paylaşmak ve emeğe saygı duymakla olurmuş.
Ve gökyüzünde yıldızlar parıldarken, Kiki’nin yuvasında huzurlu bir uykuya daldığı bu masal burada sona ermiş.
Tatlı rüyalar küçükler!