Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, uçsuz bucaksız gökyüzünün altında, Leyla adında küçük ve sevimli bir leylek yaşarmış. Leyla, ailesiyle birlikte, yüksek ağaçların tepesinde, sıcak ve güvenli yuvalarında mutlu mesut günler geçirirmiş.
Her sabah, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte uyanır, annesinin ve babasının kanatlarının altında kendini güvende hissedermiş. Yuvasının etrafında oyunlar oynar, rüzgarın getirdiği mis gibi çiçek kokularını içine çeker, mavi gökyüzüne hayran hayran bakarmış.
Ama günler geçtikçe, Leyla etrafındaki değişiklikleri fark etmeye başlamış. Gökyüzü artık daha erken kararıyor, rüzgarlar daha serin esiyormuş. Yazın o sıcacık günleri yavaş yavaş geride kalıyor, vadiye sonbaharın serinliği geliyormuş. Çiçekler solmaya başlamış, ağaçların yaprakları sararıp dökülüyormuş. Leyla bu değişiklikleri izliyor, ama neden olduğunu bir türlü anlayamıyormuş.
Bir gün, Leyla yuvasında oturmuş gökyüzüne bakarken içini bir merak kaplamış. “Acaba ne olacak?” diye kendi kendine sormuş. Sanki büyük bir şeyler olacakmış gibi hissediyormuş, ama bunun ne olduğunu hiç bilmiyormuş. Leyla, işte böyle bir heyecan ve merak içinde, yaklaşan büyük macerayı keşfetmek için sabırsızlanıyormuş.
Bir gün, Leyla yuvasında dinlenirken, annesi yavaşça yanına gelmiş. Yumuşacık kanatlarıyla Leyla’yı kucaklayarak sarılmış. “Canım Leyla’m,” demiş annesi sevgi dolu bir sesle, “Yarın büyük bir maceraya çıkıyoruz! Uzak diyarlara, sıcak ve güzel topraklara gideceğiz. Her yıl yaptığımız bir yolculuk bu, ama bu yıl senin için çok özel olacak, çünkü ilk kez bizimle birlikte uçacaksın!”
Annesinin bu sözleri Leyla’yı hem heyecanlandırmış hem de biraz meraklandırmış. Ama annesinin yanında olmak, ona kendini güvende hissettirmiş.
Leyla, annesinin sözlerini duyunca içi hem sevinç hem de biraz tedirginlikle dolmuş. “Anne,” demiş, “Peki, bu yolculuk çok uzun mu sürecek? Ya uçarken yorulursam? Ya yeni yerimizi beğenmezsem?”
Annesi, Leyla’nın yüzündeki endişeyi fark etmiş ve ona gülümseyerek, “Tatlı Leyla’m,” demiş, “İlk defa böyle bir yolculuğa çıkacağın için biraz korkman çok normal. Ama unutma ki, biz hep birlikte uçacağız ve birbirimize hep destek olacağız. Ayrıca, gideceğimiz yerler o kadar güzel ki, orayı çok seveceksin! Yeni arkadaşlar edinecek, yeni yerler keşfedeceksin. Hem biliyor musun, bahar geldiğinde yine bu güzel yuvamıza döneceğiz.”
Leyla, annesinin bu güven veren sözleriyle biraz rahatlamış. “Tamam, anne,” demiş. “Ben hazırım! Bu büyük macerayı sizinle yaşamak istiyorum!”
Ardından, Leyla büyük bir heyecanla ertesi günü beklemeye başlamış. Uyumadan önce gökyüzüne bakmış, yıldızları saymış ve içinden, “Bu yolculuk çok güzel olacak,” diye düşünmüş. Gözleri kapanırken, hayallerinde bulutların arasında süzülüyor, sıcak topraklara doğru kanat çırpıyormuş. Annesi ve babasıyla birlikte bu büyük macerayı yaşamak için sabırsızlanıyormuş.
Ertesi sabah, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte Leyla uyandığında, yuvalarında bir hareketlilik olduğunu fark etmiş. Annesi ve babası, kanatlarını gerinerek büyük yolculuk için hazırlanıyormuş. Leyla da heyecanla yerinden kalkmış, kanatlarını çırpıp esnetmiş.
Annesi, Leyla’nın yanına gelip ona sevgi dolu bir bakışla, “Hazır mısın, Leyla?” diye sormuş. Leyla derin bir nefes almış ve cesurca gülümsemiş. “Evet, hazırım!” demiş.
Ve böylece, Leyla, annesi ve babasıyla birlikte yuvalarından havalanmış. Kanatlarını açıp gökyüzüne doğru yükselmişler. Leyla, rüzgarın kanatlarının altından geçişini hissettiğinde, içini tatlı bir heyecan kaplamış. İlk başta biraz dengesiz uçmuş, ama annesi hemen yanı başında ona destek oluyormuş.
Gökyüzünde süzülürken, altlarındaki dünya küçücük görünmeye başlamış. Leyla, dağların zirvelerini, nehirlerin kıvrımlarını ve geniş ovaları hayranlıkla izliyormuş. Güneş, parlak ışıklarıyla yollarını aydınlatırken, Leyla bu manzaranın ne kadar büyüleyici olduğunu düşünmüş.
Yolculuk ilerledikçe, Leyla’nın korkuları yerini merak ve sevince bırakmış. Uçmak ona tarifsiz bir özgürlük hissi veriyormuş. Annesi de sık sık ona dönüp cesaret verici sözler söylüyor, “Bak Leyla, ne kadar güzel bir manzara! İşte, yolculuğumuzun en güzel anlarından biri,” diyormuş.
Leyla ve ailesi parlak mavi bir gölün üzerinden geçerken, Leyla gölü incelemeye başlamış. Gölün suları o kadar berrakmış ki, Leyla aşağıya baktığında suyun içinde yüzen balıkları bile görebiliyormuş. Balıklar, suyun içinde neşeyle yüzüyor, bazen de suyun yüzeyine sıçrayarak adeta Leyla’ya el sallıyorlarmış.
Leyla, bu neşeli manzarayı izlerken yüzünde kocaman bir gülümseme belirmiş. “Anne, bu göl ne kadar güzel! Burada durup biraz dinlenebilir miyiz?” diye sormuş.
Annesi gülümseyerek, “Elbette Leyla, gölün kenarına inelim ve biraz dinlenelim,” demiş. Leyla ve ailesi gölün kenarındaki yemyeşil çayırlara inmişler. Leyla, ayaklarını çimenlerin üzerine koymuş ve hafif bir rüzgarın yüzünü okşadığını hissetmiş. Çevredeki ağaçlar yavaşça sallanıyormuş, kuşlar cıvıldayarak şarkılar söylüyormuş. Leyla, böylesine güzel bir yerde ailesiyle birlikte olmanın ne kadar huzur verici olduğunu düşünmüş.
Dinlendikten sonra, Leyla ve ailesi tekrar gökyüzüne doğru kanat çırpmışlar. Yolculuk ilerledikçe, Leyla’nın içindeki sevgi ve mutluluk daha da büyümüş. Annesi ona dönüp, “Görüyor musun Leyla, bu yolculuk sadece bir macera değil, aynı zamanda doğanın ne kadar muhteşem olduğunu keşfetmemiz için bir fırsat,” demiş.
Leyla, annesinin bu sözlerini dinlerken, içini büyük bir huzur kaplamış. “Evet anne,” demiş, “Bu yolculuk bana ne kadar şanslı olduğumuzu gösterdi. Gökyüzü bizim evimiz ve biz de bu güzel dünyayı keşfetmek için buradayız.”
Ve böylece Leyla, ailesiyle birlikte gökyüzünde süzülmeye devam etmiş. Her yeni gün, ona yeni sürprizler ve güzellikler getirmiş. Yeni yuvalarına varacakları günü sabırsızlıkla beklerken, bu yolculuğun onu ne kadar büyüttüğünü ve güçlendirdiğini de fark etmiş.
Leyla ve ailesi, uzun ve heyecan dolu bir yolculuğun ardından, nihayet yeni yuvalarına varmışlar. Önlerinde uzanan vadi o kadar güzelmiş ki, Leyla nereye bakacağını şaşırmış! Yemyeşil ağaçlar gökyüzüne doğru yükseliyor, gölün berrak suları parıl parıl parlıyormuş. Etrafı rengarenk çiçekler ve neşeyle öten kuşlar süslüyormuş.
Annesi Leyla’ya dönüp, “İşte, Leyla’m! Burası bizim yeni yuvamız,” demiş. Leyla heyecanla etrafına bakmış ve gülümseyerek, “Burası gerçekten harika! Burada çok mutlu olacağız, değil mi anne?” demiş.
Annesi ona sevgi dolu bir gülümsemeyle bakmış, “Evet, Leyla’m,” demiş, “Burada yeni arkadaşlar edinecek, oyunlar oynayacak ve çok güzel anılar biriktireceğiz.”
Leyla, yeni yuvasında kendini hemen evinde hissetmiş. Gölün kenarına inip suların yansımasını izlemiş, ağaçların arasında dolaşıp kelebekleri kovalamış. Her gün yeni bir macera, her anı keşfedilecek bir güzellik olmuş onun için.
Leyla’nın İlk Göç Macerası masalı burada biterken Leyla, ailesiyle birlikte bu harika vadide yaşamaya başlamış. Her sabah gökyüzünde neşeyle süzülmüş, her akşam gölün kenarında huzurla dinlenmiş. Leyla, bu güzel yuvada çok mutlu olmuş ve ilk göç yolculuğunu hep hatırlamış. Çünkü bu yolculuk ona, aileyle birlikte olmanın ve yeni yerler keşfetmenin ne kadar özel ve güzel olduğunu öğretmiş.
Leyla’nın İlk Göç Macerası masalına benzeyen uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.