Bir varmış, bir yokmuş. Uzak mı uzak, yemyeşil bir köyde Lara adında küçük bir kız yaşarmış. Lara, masalları çok sever, annesinin ona anlattığı hikayelerden büyülenirmiş.
Annesinin anlattığı masallarda sihirli lambalar, konuşan hayvanlar, gizemli hazineler olurmuş. Lara’nın en büyük isteği ise omasallardaki büyülü şeylerin gerçek olmasıymış.
Bir sabah Lara, dere şırıl şırıl akarken, kuşlar cıvıl cıvıl öterken Lara derenin kenarına oturmuş. Tam oturduğu sırada, derenin içinde bir şeyin ışıldadığını fark etmiş. Gözleri heyecanla parlamış. “Bu da ne acaba?” diye düşünmüş.
Hemen ayakkabılarını çıkarıp derenin serin suyuna girmiş. Işıldayan şeye yaklaştığında, bunun parlak mavi bir boncuk olduğunu görmüş. Boncuğu eline alır almaz içinde bir sıcaklık hissetmiş.
Lara boncuğu incelerken yakınlardaki bir ağaçtan, bir karga sesi duyulmuş. Lara, kafasını kaldırıp bakmış ve simsiyah bir karganın ona doğru eğildiğini görmüş. Karga tiz bir sesle, “O boncuk seni sihirli bir yolculuğa çıkaracak,” demiş.
Lara şaşkınlıkla, “Ne yolculuğu? Bu sıradan bir boncuk değil mi?” diye sormuş.
Karga, kanatlarını çırparak havalanmış ve “Boncuğu göğsüne koy ve hayal et. O zaman görürsün!” diyerek uzaklaşmış.
Lara, karganın dediklerini yapıp boncuğu göğsüne koymuş. Gözlerini kapatır kapatmaz hafif bir rüzgar esmiş ve etrafı ışıkla dolmuş. Gözlerini açtığında, kendisini rengarenk çiçeklerle ve gökyüzüne uzanan ağaçlarla dolu büyülü bir ormanda bulmuş. Orman, mis gibi kokuyor ve kuşlar şarkılar söylüyormuş.
Lara biraz yürüyünce, altın rengi bir yolun başında durmuş. Yolun başında uzun sakallı, güler yüzlü bir dede onu bekliyormuş. Dede, “Hoş geldin, cesur çocuk. Bu yolculuk kolay değil. Karşına çıkan soruları doğru cevaplaman gerek. Ama unutma, cevabını bilmediğin bir şey olursa, kalbine sor,” demiş.
Lara, başını sallayıp dedeye teşekkür etmiş ve yola koyulmuş. Altın yolun ilk durağında kocaman bir çiçek belirmiş. Çiçek, tatlı bir sesle, “Benim rengimi bilmeden geçemezsin,” demiş.
Lara dikkatlice çiçeğe bakmış. Yaprakları kırmızı, ortası ise altın sarısıymış. Gülümseyerek, “Sen kırmızı ve altın sarısısın!” demiş. Çiçek sevinçle gülümsemiş ve yana çekilmiş. Yol tekrar açılmış.
Lara biraz daha yürümüş ve bir göl kenarına ulaşmış. Gölün içinde şeffaf bir balık yüzüyormuş. Balık ona, “Buradan geçmek istiyorsan, hangi yolun seni evine götüreceğini bilmelisin,” demiş.
Lara bir an düşünmüş. Sonra gölün yüzeyine bakmış. Gökyüzünden yansıyan yıldızlar şekil oluşturuyormuş. Yıldızlar bir anda, köyünü işaret eden bir haritaya dönüşmüş. Lara heyecanla, “Evime giden yol yıldızların gösterdiği yol!” demiş. Balık, “Doğru!” diyerek suyun yüzeyini açmış. Yolculuk devam etmiş.
Sonunda Lara, dev bir kapıya ulaşmış. Kapının üzerinde mavi boncuk desenleri varmış. Lara cebindeki boncuğu çıkarıp kapının kilidine yerleştirmiş. Kapı yavaşça açılmış ve içeride ışıklarla dolu bir oda belirmiş. Odanın ortasında sihirli bir kitap duruyormuş. Kitabın, köyü ve ailesini koruyacak kadar güçlü bir sihri varmış.
Lara kitabı almış ve gözlerini kapatmış. Kendini tekrar derenin kenarında bulmuş. Elinde hâlâ mavi boncuk ve sihirli kitap varmış. Boncuk, ona cesaretin ve doğruyu bulmanın ne kadar önemli olduğunu öğretmiş.
O günden sonra Lara, Mavi Boncuk ve Sihirli Yolculuk masalını köydeki çocuklara anlatır olmuş. Herkes onun macerasına hayran kalmış. Ve böylece Lara’nın mavi boncukla başlayan hikayesi, yıllarca dilden dile anlatılmış.
Eğitici ve eğlenceli çizgi film kesitleri, çocuk videoları izlemek için instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.