Melek ve Can’ın Dostluk Macerası Masalı: Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar, küçük bir kasabada Melek adında sevimli bir kız yaşarmış. Melek, tatlı gülümsemesi ve parlak gözleriyle herkesi kendine hayran bırakırmış. Okulun ilk gününde, heyecanla sınıfa girmiş ve yeni arkadaşlar edinmek için sabırsızlanıyormuş.
Melek sınıfa girdiğinde, ilk gözüne çarpan şey Can adında bir çocuk olmuş. Can, sınıfın arka sıralarında tek başına oturuyormuş. Diğer çocuklardan biraz çekingen görünüyormuş, fakat gözlerinde sıcak bir ışıltı varmış.
Melek, cesaretini toplayarak Can’ın yanına gitmiş ve “Merhaba, benim adım Melek. Senin adın ne?” diye sormuş. Can, önce biraz şaşırmış ama sonra gülümseyerek “Ben de Can. Tanıştığımıza memnun oldum,” demiş.
İlk dersten sonra Melek ve Can, teneffüs vakti geldiğinde birlikte bahçeye çıkmışlar. Can, utangaçlığını yavaş yavaş üzerinden atmış ve Melek’e kasabanın çevresindeki orman hakkında bildiklerini anlatmaya başlamış. Melek, Can’ın ne kadar bilgi dolu ve zeki olduğunu fark etmiş ve ona hayran kalmış.
Günler geçtikçe Melek ve Can, çok iyi arkadaş olmuşlar. Birlikte oyunlar oynar, ders çalışır ve hayaller kurarlarmış. Melek, Can’ın sakladığı yeteneklerini ortaya çıkarmasına yardımcı olmuş; Can ise Melek’in çevresindeki dünyayı daha yakından tanımasını sağlamış.
Bir gün, okulda büyük bir sanat yarışması düzenleneceğini duymuşlar. Melek, hemen Can’a dönüp, “Bu yarışmaya katılmalıyız! Ne dersin?” demiş. Can önce biraz tereddüt etmiş, ama sonra Melek’in cesareti ve neşesi ona cesaret vermiş. “Tamam, birlikte harika bir şey yapabiliriz,” demiş.
Yarışma için hazırlanmaya başlamışlar. Melek ve Can, birlikte bir resim yapmaya karar vermişler. Resmin teması, dostluk ve birlikte yapılan şeylerin ne kadar değerli olduğunu göstermekmiş. Can, muhteşem çizim yetenekleriyle resmin ana hatlarını çizerken, Melek de canlı renklerle boyamış. Birlikte çalışırken çok eğlenmişler ve birbirlerine ne kadar uyumlu olduklarını bir kez daha fark etmişler.
Yarışma günü geldiğinde, Melek ve Can’ın heyecanı doruktaymış. Jüri, onların yaptığı resme baktığında çok etkilenmiş. Resim, sadece görsel olarak değil, aynı zamanda verdikleri mesaj açısından da çok anlamlıymış.
Sonunda jüri, birinci olan resmin Melek ve Can’ın olduğunu açıklamış. Tüm okul onların bu başarısını kutlamış ve öğretmenleri onlara güzel bir sürpriz hazırlamış: Melek ve Can, kazandıkları ödülle birlikte bir hayvanat bahçesi gezisine gitmişler. Bu, ikisi için de unutulmaz bir deneyim olmuş.
Gezide, birbirinden sevimli hayvanları görmüşler ve onların dostluklarını gözlemlemişler. Birbirlerine sarılan maymunlar, birlikte uçan kuşlar ve sürü halinde gezen zebralar, Melek ve Can’a gerçek dostluğun ne kadar özel ve değerli olduğunu bir kez daha hatırlatmış. Melek ve Can, bu geziden dönerken, artık sadece arkadaş değil, aynı zamanda dost olduklarını biliyorlarmış.
Bir gün, Melek ve Can okuldan dönerken, kasabanın yakınlarındaki ormanda yürüyüş yapmaya karar vermişler. Orman, onların en sevdikleri yerlerden biriymiş; burada hem doğayı keşfederler hem de eğlenceli zaman geçirirlermiş.
Yürüyüş yaparken, birden yol kenarında bir kuş yuvası bulmuşlar. Yuvanın etrafında kırık dallar ve çöpler olduğunu fark etmişler. Melek, üzgün bir şekilde, “Can, bak! Bu yuvanın çevresi ne kadar kirli. Kuşlar burada nasıl güvende olabilir ki?” demiş. Can da aynı üzüntüyü hissederek, “Haklısın Melek. Bir şeyler yapmalıyız,” demiş.
Melek ve Can, hemen kolları sıvamış ve ormanı temizlemek için bir plan yapmışlar. Ertesi gün, okuldaki arkadaşlarını ve öğretmenlerini de bu işe dahil etmeye karar vermişler. Öğretmenleri, bu fikirden çok etkilenmiş ve tüm sınıfı organize etmeye yardımcı olmuş.
Hafta sonu, Melek ve Can liderliğinde, tüm sınıf ormanda toplanmış. Herkes eldivenlerini giymiş, çöp torbalarını hazırlamış ve işe koyulmuş. Çocuklar, ormanın her köşesini dolaşıp çöpleri toplamış, kırık dalları düzenlemiş ve yuvanın etrafını temizlemişler.
Çalışma sırasında Melek ve Can, arkadaşlarına doğanın korunmasının ne kadar önemli olduğunu anlatmışlar. “Doğa bizim evimiz ve onu korumak bizim sorumluluğumuz,” demiş Melek. Can ise, “Eğer hepimiz küçük adımlar atarsak, büyük değişiklikler yapabiliriz,” diye eklemiş.
Gün sonunda, orman tertemiz ve düzenli hale gelmiş. Kuş yuvası artık güvenliymiş ve kuşlar rahatça yuvalarına dönebilirmiş. Melek ve Can, arkadaşlarıyla birlikte büyük bir iş başarmanın gururunu yaşamışlar.
Ertesi sabah, öğretmenleri sınıfta bu başarılarını kutlamak için özel bir etkinlik düzenlemiş. Her bir öğrenciye teşekkür belgesi vermiş ve Melek ile Can’a da çevreyi koruma konusundaki liderlikleri için özel bir ödül vermiş.
Bu macera, Melek ve Can’ın doğa sevgisini ve çevre bilincini daha da pekiştirmiş. Onlar, doğayı korumanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış ve çevreyi koruma konusunda hep birlikte çalışmaya devam etmeye söz vermişler.
Masal bu ya, sonunda Melek ve Can, her zaman mutlu ve huzurlu yaşamışlar. Ve bu masal, dostluğun ne kadar güçlü ve güzel olduğunu hatırlatan en değerli hikaye olarak anlatılmaya devam etmiş. Ve Melek ve Can’ın Dostluk Macerası masalı burada bitmiş ancak onların dostlukları hiçbir zaman bitmemiş.
Melek ve Can’ın Dostluk Macerası masalına benzeyen “Dostluğun Büyülü Hazinesi Masalını” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.