Melis ve Paşanın Büyülü Dünyası Masalı: Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar Melis adında küçük bir kız varmış. Melis, küçük siyah köpeği Paşa’yı çok seven iki yaşında küçük bir kızmış. Ancak birlikte parka gitmeye çalıştıklarında hep aynı üzücü haberle karşılaşıyorlardı: köpeklere izin verilmiyordu.
Melis ve Paşa üzgün bir şekilde birbirlerine baktılar ama birden Melis’in aklına parlak bir fikir geldi. “Haydi, Paşa! Kendi büyülü dünyamızı yaratalım, böylece birlikte oynayabiliriz,” dedi heyecanla.
Böylece Melis ve Paşa harika renkler ve seslerle dolu bir dünyaya girdiler. Orada kimse onlara birlikte olamayacaklarını söylemeden zıplayabilir, koşabilir ve oynayabilirlerdi. Melis ona gülümseyip okşarken Paşa bir topun peşinden mutlulukla koşuyordu.
Hiçbir kural ya da yasağın olmadığı ideal dünyalarında zaman su gibi akıp gidiyordu. Melis ve Paşa birlikte oynamaktan, birbirlerinin arkadaşlığından ve kısıtlama olmadan eğlenme özgürlüğünden inanılmaz derecede mutluydular.
Günün sonunda Melis, Paşa’ya sımsıcak sarıldı ve kulağına fısıldadı: “En iyi arkadaşım olduğun için teşekkür ederim Paşa. Büyülü dünyamızda her zaman birlikte mutlu olacağız”.
Bir gün, Melis ve Paşa büyülü dünyalarında yine birlikte oynarken, aniden önlerinde parıldayan bir kapı belirmiş. Melis merakla kapıya yaklaşıp, “Bu kapı nereye açılıyor acaba, Paşa?” demiş. Paşa da kuyruğunu sallayarak Melis’in yanına gelmiş.
Kapıdan geçtiklerinde, kendilerini yemyeşil bir ormanın içinde bulmuşlar. Ağaçlar çok uzunmuş ve yapraklar gökyüzüne kadar uzanıyormuş. Ormanın derinliklerinden gelen melodik bir şarkı duymuşlar. Melis heyecanla, “Haydi, Paşa! Bu şarkıyı takip edelim,” demiş.
Melis ve Paşa şarkının kaynağını bulmak için ormanın içinde yürümeye başlamışlar. Yol boyunca rengarenk kelebekler ve şirin tavşanlar onlara eşlik etmiş. Bir süre sonra, büyük ve güzel bir göletin kenarına gelmişler. Göletin ortasında, altından yapılmış bir sandal varmış ve içinde minik bir peri şarkı söylüyormuş.
Peri, Melis ve Paşa’yı görünce gülümsemiş ve “Hoş geldiniz! Benim adım Peri Lila. Siz de kimlersiniz?” diye sormuş. Melis, “Ben Melis, bu da en iyi arkadaşım Paşa. Bu büyülü dünyayı çok seviyoruz,” demiş.
Peri Lila, “Size bu gölette sihirli bir yolculuk yapmak ister misiniz?” diye sormuş. Melis ve Paşa sevinçle başlarını sallamışlar. Sandala binmişler ve peri sihirli değneğiyle gölete dokunmuş. Gölet birdenbire parlamış ve sandal yavaşça suyun üzerinde ilerlemeye başlamış.
Göletin derinliklerine doğru ilerlerken, suyun içinde dans eden balıklar, parlayan su bitkileri ve rengarenk taşlar görmüşler. Her şey o kadar büyülüymüş ki Melis ve Paşa gözlerini alamamış. Melis, “Burası harika bir yer, Paşa. Bu kadar güzel bir dünyada olduğumuz için çok şanslıyız,” demiş.
Sihirli yolculukları sona erdiğinde, Peri Lila onlara veda etmiş ve “Ne zaman isterseniz geri gelebilirsiniz,” demiş. Melis ve Paşa, periyle vedalaşıp büyülü dünyalarına geri dönmüşler. Bu yeni macera onları çok mutlu etmiş ve birlikte daha birçok macera yaşayacaklarını biliyorlarmış.
Sonraki gün, Melis ve Paşa büyülü dünyalarında dolaşırken, uzakta yüksek bir tepenin üzerinde eski ve görkemli bir kale görmüşler. Kale, büyük kuleleri ve parıldayan taşlarıyla çok gizemli görünüyormuş. Melis merakla, “Paşa, bu kalede ne tür sırlar saklı acaba? Haydi, gidip keşfedelim!” demiş.
Melis ve Paşa, heyecanla kaleye doğru yola çıkmışlar. Yolda rengarenk çiçeklerle dolu tarlalardan geçmişler. Çiçeklerin üzerinde minik kelebekler uçuşuyormuş. Melis bir kelebek yakalamaya çalışırken, Paşa neşeyle koşturuyormuş.
Kaleye vardıklarında, büyük demir kapının üzerinde parlayan bir anahtar görmüşler. Melis, “Bu anahtar kalenin kapısını açar mı dersin, Paşa?” diye sormuş. Paşa, kuyruğunu sallayarak onaylamış. Melis anahtarı almış ve kapıya doğru uzanmış. Anahtar kapıyı açmış ve içeri girmişler.
İçeride, her şey parıldayan altın ve gümüşle kaplıymış. Melis ve Paşa, uzun koridorlardan ve büyük salonlardan geçmişler. Bir süre sonra, kalenin en büyük salonuna varmışlar. Salonun ortasında, büyük bir masa üzerinde parlayan bir hazine sandığı varmış.
Melis, “Bu sandığın içinde ne olabilir, Paşa?” demiş. Paşa, heyecanla havlayarak sandığa yaklaşmış. Melis sandığın kapağını açmış ve içinden parıldayan mücevherler, altın paralar ve sihirli taşlar çıkmış. Ama en dikkat çekici olanı, sandığın dibinde duran büyülü bir kitapmış.
Melis kitabı almış ve sayfalarını çevirmeye başlamış. Kitabın içinde birbirinden ilginç büyüler ve maceralar varmış. Melis, “Bu kitapla daha birçok büyülü macera yaşayabiliriz, Paşa!” demiş.
Tam o sırada, büyük bir ışık patlaması olmuş ve karşılarında yaşlı bir büyücü belirmiş. Büyücü gülümseyerek, “Benim adım Büyücü Merlin. Bu kale benimdi ama şimdi sizlere emanet ediyorum. Kitapla birlikte bu kaleyi keşfedebilir ve daha birçok macera yaşayabilirsiniz,” demiş.
Melis ve Paşa, büyücüye teşekkür etmiş ve kitabı alarak kaleden ayrılmışlar. Artık ellerinde yeni maceralar için sihirli bir kitapları varmış ve birlikte daha birçok serüven yaşayacaklarını biliyorlarmış.
Ve böylece Melis ve Paşa, büyülü dünyalarına yeni bir macera eklemişler ve her zaman olduğu gibi birbirlerine sarılarak günü bitirmişler. Yeni maceralar onları bekliyormuş.
Melis ve Paşa’nın dostluğu ve maceraları sonsuza dek devam etmiş. Masal burada bitmiş ama onların hikayesi her yeni gün yeni serüvenlerle doluymuş. Ve Melis ve Paşanın Büyülü Dünyası Masalımız burada sona ermiş.
Melis ve Paşanın Büyülü Dünyası Masalı gibi uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.