Bir varmış, bir yokmuş. Eski zamanların güzel ve küçük bir köyünde, Ahmet adında bir çocuk yaşarmış. Ahmet, öğrenmeye çok hevesliymiş ve her gün yeni bir şeyler keşfetmek için sabırsızlanırmış. Ama köyde elektrik olmadığı için, akşamları ders çalışmak Ahmet için çok zormuş. Evdeki tek ışık, babasının yaktığı küçük bir mumdan gelirmiş. Ahmet, her akşam bu titrek mum ışığında ders çalışmaya otururmuş.
Bir akşam, Ahmet, kitabını açıp masaya oturmuş. Annesi ona sıcak bir çorba hazırlarken, babası mumu dikkatlice yakmış. “Ahmet’ciğim,” demiş babası, “Bu mum senin geceni aydınlatacak. Ama unutma, öğrenmek için asıl ışık, senin içindeki istek.” Ahmet, babasının sözlerini duymuş ama anlamını tam kavrayamamış. Yine de başını sallayarak kitabına gömülmüş.
Kitabının sayfaları, mumun titreyen ışığında parlamış. Ahmet bazen harfleri seçmekte zorlanıyor, ama yine de vazgeçmiyormuş. “Mum ışığı zayıf olabilir, ama ben güçlü olmalıyım,” diye mırıldanmış kendi kendine. Her sayfayı çevirdiğinde, sanki odadaki gölgeler ona eşlik ediyor, ona yeni hikayeler anlatıyormuş. Ahmet’in aklı hayallere dalmış; gölgelerle sohbet ettiğini, onların ona eski zamanlardan kalma masallar anlattığını düşünüyormuş.
Bir süre sonra, dışarıdan hafif bir rüzgar esmiş ve pencereden içeriye girmiş. Ahmet’in önündeki mum bir anda titremeye başlamış. Ahmet endişelenmiş, “Ya sönerse?!” diye düşünmüş. Hemen elleriyle mumu korumaya çalışmış, ama bir yandan da kitabını okumaya devam etmek istemiş. “Mum sönerse, çalışmam bitmez,” diye içinden geçirmiş.
O sırada annesi içeri gelmiş, Ahmet’in mumu korumaya çalıştığını görünce gülümsemiş. “Ahmet, ışık her zaman dışarıdan gelmez. Senin öğrenme azmin, en karanlık anlarda bile sana yol gösterebilir,” demiş. Ahmet, annesinin sözlerinden cesaret almış ve tekrar kitabına dönmüş.
Gece ilerledikçe Ahmet’in gözleri yavaş yavaş ağırlaşmaya başlamış. Ama “Biraz daha çalışmalıyım,” demiş kendi kendine. Gölgelerle birlikte geçirdiği bu vakit, ona keyif veriyormuş. Mumun ışığı azalmış ama Ahmet’in içindeki öğrenme aşkı hiç sönmemiş.
Ahmet’in babası yanına gelip onu uykulu gözlerle çalışırken görünce, “Hadi artık yatma vakti oğlum, yarın dinç olman lazım,” demiş. Ama Ahmet, “Baba, biraz daha çalışmak istiyorum. Öğretmenim yarın önemli şeyler anlatacak, hazırlıklı olmalıyım,” diye cevap vermiş.
Babası ona sevgiyle bakıp, “Bir mum bile senin azmini kıramıyorsa, senin içindeki ışık her zaman yanacak demektir,” demiş. Ahmet, babasının bu sözlerini uzun uzun düşünmüş. Gerçekten de, öğrenmeye olan isteği en karanlık geceleri bile aydınlatabilir miydi?
O gece Ahmet rüyasında kendini büyük, ışıl ışıl bir kütüphanede görmüş. Raflar boydan boya kitaplarla doluymuş ve her biri ona farklı dünyalar sunuyormuş. Kitapların sayfalarını çevirdikçe, bilgiyi öğrenmenin ne kadar değerli olduğunu fark etmiş. Her sayfa, ona yeni bir kapı açıyormuş. O kütüphanede hiç karanlık yokmuş, çünkü Ahmet’in içindeki ışık, her yeri aydınlatıyormuş.
Sabah olduğunda Ahmet, rüyasında gördüğü o kütüphaneyi düşünerek uyanmış. Kendi kendine, “Demek ki bilgi, karanlıkta bile benim yanımda,” diye mırıldanmış. O gün okulda öğretmenine her şeyi anlatmış. “Gece mum ışığında ders çalıştım öğretmenim, çok zordu ama yine de çalışmayı başardım,” demiş.
Öğretmeni de ona gülümsemiş ve “Ahmet, bilgi her zaman ışıkla değil, istekle öğrenilir. Senin gibi azimli biri, her koşulda öğrenir,” demiş. Ahmet bu sözleri duyunca, içindeki öğrenme aşkının ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha anlamış.
O günden sonra Ahmet, her akşam mum ışığında ders çalışmaya devam etmiş. Karanlık olsa bile, içindeki azim ve merak her zaman onu aydınlatmış. Ve böylece Ahmet, köydeki herkesin takdirini kazanmış. Karanlık geceler, mum ışığında aydınlanan Ahmet’in bilgeliğiyle parlamaya devam etmiş.
Mum Işığında Ders Çalışma Masalı’nda, işte böyle. Ahmet’in mum ışığında başlayan öğrenme yolculuğu, karanlıkları aydınlatmış ve onu büyük başarılara götürmüş.
Mum Işığında Ders Çalışma Masalına benzeyen “Uyku Masalları” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.