Oyun Oynamayı Seven Fil Masalı: Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar Afrika’nın sıcak topraklarında, büyülü bir ormanda yaşayan sevimli bir fil varmış. Bu filin adı Ela’ymış. Ela, diğer fillerin aksine oyun oynamayı çok seviyormuş. Diğer fil arkadaşları gibi suya girip serinlemek yerine, ormanda maceralara atılmayı tercih edermiş.
Bir gün Ela, ormanda yalnız başına dolaşırken gizemli bir ses duymuş. “Ela, seni bekliyoruz! Sana bir oyun teklifimiz var!” ses, her yönden geliyormuş gibi hissettiriyormuş. Merakla sesin geldiği yöne doğru ilerleyen Ela, büyülü bir temizlikçinin önünde durmuş. Temizlikçi gülerek, “Hoş geldin, Ela. Biz burada oyun oynamayı sevenlerin buluştuğu bir yeriz. Sen de bize katılacak mısın?” demiş.
Şaşkınlıkla etrafına bakan Ela, etraflarında oyun oynamaktan keyif alan farklı hayvanları görmüş. Tavşanlar hoplayıp zıplıyor, maymunlar ağaçlarda sallanıyor, sincaplar tırmanıyor ve kuşlar özgürce uçuyormuş. Ela, bu topluluğun arasında heyecanla yerini almış.
Temizlikçi, Ela’ya oyunların kurallarını anlatırken, yüzünde bir gizem parıltısı beliriyormuş. “Ela, burada seni bekleyen üç farklı oyun var,” demiş. “Bu oyunları tamamladığında büyülü ormanın sırrına ulaşabileceksin.”
İlk oyun, neşeli tavşanların yönettiği ‘Koş Bana’ymış. Tavşanlar, hızla ormanda saklanmış. Ela’nın görevi onları bulup yakalamakmış. Ela, devasa kulaklarıyla sesleri takip ederek tavşanlara yetişmiş. İlerledikçe, farklı ağaçlar ve nehirlerle dolu yeni bölgelere geçmişler. Ela, bu macera dolu yolculukta engelleri aşarken hem eğlenmiş hem de yeni dostluklar kazanmış.
İkinci oyun, usta akrobat maymunların yönetiminde gerçekleşmiş. ‘Ağaçların Üstünde Dans’ adını taşıyan oyun, ağaçların tepesinde yapılan bir dizi korkusuz hareketten oluşuyormuş. Maymunlar, sallanma, ip atlama ve salto gibi zorlu numaraları sergilemişler. Ela, cesurca bu akrobatik gösterilere katılmış. Düzgün adımlar atmak için dikkat etmiş ve en sonunda kendisini ağaçların tepesinde dans ederken bulmuş.
Son olarak, sincapların eşsiz tırmanış yeteneklerini keşfettiği ‘Yüksekliklere Tırmanış’ oyunu varmış. Sincaplar, ağaç gövdelerine ve dallarına tırmanarak yüksek yerlere ulaşıyorlarmış. Ela, bu sefer tüm gücünü ve denge yeteneğini kullanarak sincaplarla birlikte tırmanmış. Zorlu geçitlerde birlikte çalışmışlar ve engelleri aşmışlar.
Tüm oyunları başarıyla tamamlayan Ela, büyülü ormanda gizlenen sırra ulaşmayı hak etmiş. Ormanın en derin noktasına doğru ilerlerken, Ela heyecanla büyülü bir ağacın önünde durmuş. Bu ağaç, ışıltılı yaprakları ve gizemli bir aura ile çevriliymiş. Ağaçtan yükselen bir ses, “Merhaba, Ela. Seni bekliyordum,” demiş.
Ela, büyülü ağacın yanına yaklaşmış ve merakla sormuş, “Siz kimsiniz ve bu ormanda ne tür bir sır saklanıyor?”
Ağaç gülümsemiş ve şöyle demiş, “Ben, Orman Ruhuyum. Bu büyülü ormanda barış ve uyumun koruyucusuyum. Sana bu oyunları sunarak senin de içindeki oyun sevgisini canlandırmayı amaçladım. Çünkü oyunlar, insanların kalplerindeki neşeyi ve hayal gücünü besler. Bu ormanda ise hayal gücü ve neşe büyülü enerjidir.”
Ela’nın gözleri parlamış ve içinden büyük bir sevinç ve anlayış doğmuş. Artık büyülü ormanın sırrını keşfetmiş. Oyunun, hayatın en önemli parçalarından biri olduğunu anlamış.
Bir gün Ela, büyülü ormanda dolaşırken arkadaşlarıyla yeni bir macera yaşamak istemiş. Bu sefer yanına en yakın dostu, zeki sincap Zuzu’yu da almış. Zuzu, her zaman Ela’nın yanında olan ve onunla birlikte maceralara atılan sadık bir dostmuş.
Ela ve Zuzu, ormanın derinliklerinde dolaşırken büyük ve gizemli bir mağara keşfetmişler. Mağaranın girişinde parlayan bir ışık varmış. Ela, “Hadi Zuzu, bu ışığın kaynağını bulalım,” demiş. Zuzu da heyecanla başını sallamış ve ikisi birlikte mağaraya girmişler.
Mağaranın içinde ilerledikçe, ışığın büyülü bir kristalden geldiğini görmüşler. Kristalin etrafında ise ormanda yaşayan çeşitli hayvanlar toplanmış. Hepsi merakla kristale bakıyorlarmış. O anda, kristalden gelen bir ses duyulmuş: “Ela ve Zuzu, hoş geldiniz. Bu kristal, ormanın en büyük sırrını saklar. Eğer onun ışığını takip ederseniz, size unutulmaz bir macera sunacak.”
Ela ve Zuzu, kristalin ışığını takip ederek ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamışlar. Yolculuk sırasında, karşılarına zorlu parkurlar ve engeller çıkmış. İlk olarak, hızlı akan bir nehirle karşılaşmışlar. Ela, uzun hortumunu kullanarak Zuzu’yu güvenle karşıya geçirmiş. Ardından, yüksek bir dağa tırmanmak zorunda kalmışlar. Zuzu, çevikliği sayesinde kolayca zirveye ulaşmış, Ela da güçlü bacaklarıyla onu takip etmiş.
En sonunda, kristalin ışığı onları büyülü bir şelaleye götürmüş. Şelalenin arkasında gizli bir geçit varmış. Ela ve Zuzu, geçidin içine girmiş ve karşılarında büyülü bir bahçe bulmuşlar. Bu bahçede rengarenk çiçekler, tatlı meyveler ve şarkı söyleyen kuşlar varmış. Bahçenin ortasında ise büyük bir altın kapı duruyormuş.
Altın kapı kendiliğinden açılmış ve içinden ormanın bilge kaplumbağası çıkmış. Kaplumbağa, “Ela ve Zuzu, bu bahçe ormanın kalbidir. Buraya gelmeyi başaranlar, ormanın gerçek sırlarına ulaşır,” demiş. Kaplumbağa, onlara ormanın derinliklerinde saklı olan eski hikayeleri ve bilgelikleri anlatmış.
Ela ve Zuzu, bu büyülü bahçede geçirdikleri zaman boyunca çok şey öğrenmişler. Ormanın sırlarını keşfetmenin, dostluğun ve cesaretin önemini bir kez daha anlamışlar. Bahçeden ayrılırken kalplerinde yeni bir sevgi ve bağlılık hissi taşımışlar.
Ela ve Zuzu, ormana geri döndüklerinde arkadaşlarına yaşadıkları macerayı anlatmışlar. Hepsi birlikte yeni oyunlar oynamış, maceralara atılmış ve birbirlerine destek olmuşlar. Böylece, ormanda yaşayan tüm hayvanlar Ela ve Zuzu’nun sayesinde daha da yakınlaşmış ve mutlu bir hayat sürmüşler.
Ve böylece, oyun oynamayı seven fil Ela ve zeki sincap Zuzu, her gün yeni maceralara atılarak ormanın büyüsünü ve güzelliklerini keşfetmeye devam etmişler. Ve Oyun oynamayı seven Fil masalı da burada sona ermiş.
Oyun Oynamayı Seven Fil masalı gibi uyku masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz çocuklar 🙂