Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yemyeşil dağların arasında küçük ama huzurlu bir köyde yaşayan iki kardeş varmış: Efe ve Selin. Efe, meraklı ve macera dolu hayalleriyle tanınırmış, Selin ise sabırlı ve yaratıcı bir çocukmuş.
Her ikisi de oyuncaklarını çok sever, onlarla saatlerce oynarmış. Ama bilmedikleri bir şey varmış: Odalarındaki oyuncaklar geceleri canlanır ve sihirli bir kapıdan geçerek Oyuncaklar Ülkesi’ne gidermiş.
Bir gece, Efe’nin en sevdiği tahtadan yapılma oyuncak arabası ortadan kaybolmuş. Sabah uyandığında oyuncak kutusunda arabasını göremeyen Efe, büyük bir telaşa kapılmış. Tüm odayı didik didik aramış, yatağın altına bakmış, kitap raflarını kontrol etmiş ama arabadan eser yokmuş. “Arabam olmadan asla uyuyamam!” diye söylenmiş.
Selin, kardeşinin panik halini görünce hemen yanına gelmiş. “Belki de odadan dışarıya çıkmıştır. Oyuncaklar her zaman kaybolmaz, bazen saklanır,” diyerek Efe’yi sakinleştirmeye çalışmış. Ancak Efe, “Ama nereye gitmiş olabilir ki? Oyuncağın kendi başına hareket etmesi imkânsız!” diye itiraz etmiş. Selin, bir an için durup düşünmüş. “Ya düşündüğümüz kadar imkânsız değilse?” demiş gözlerini kısarak.
Efe şaşkın bir şekilde Selin’e bakmış. “Ne demek istiyorsun?” diye sormuş. Selin, gizemli bir şekilde gülümsemiş. “Bence bu oyuncakların bir sırrı olabilir. Daha önce de bazı oyuncaklarım kaybolmuştu ama bir süre sonra garip yerlerde ortaya çıkmışlardı. Sence gece olup biten bir şey olabilir mi?” diye mırıldanmış.
Efe, Selin’in bu tuhaf fikrinden etkilenmiş ama yine de tam olarak inanmak istememiş. Yine kaldıkları yerden oyuncak arabayı aramaya devam etmişler. Bütün evi gezmişler, oyuncak kutularını tekrar tekrar kontrol etmişler ama arabayı bulamamışlar. Akşam olduğunda, Efe hâlâ huzursuzmuş. “Arabam nerede olabilir ki? Onu bulmadan uyuyamayacağım!” demiş sinirle.
Selin, kardeşinin omzuna hafifçe dokunmuş ve bir plan önermiş: “Efe, belki de geceleri ne olduğunu görmek için uyanık kalmalıyız. Belki arabana ne olduğunu o zaman öğrenebiliriz.”
Efe, Selin’in fikrini heyecanla kabul etmiş. “Evet! Bu gece gözlerimi hiç kapatmayacağım. Ne olduğunu mutlaka göreceğim,” diyerek kararını vermiş. Battaniyelerini alıp yatağa oturmuşlar ve sabırla beklemeye başlamışlar.
Gece yarısı olduğunda, odanın içinden hafif bir tıngırtı duyulmuş. Efe ve Selin, oyuncaklarının hareket ettiğini görmüş. Selin’in bez bebeği ve hatta Efe’nin pelüş aslanı sırayla dolabın altına doğru ilerlemiş. Sessizce peşlerinden gitmişler.
Dolabın altına baktıklarında, gözlerinin önünde kocaman, altın işlemeli bir kapı belirmiş. Kapının üzerinde büyük harflerle “Oyuncaklar Ülkesi” yazıyormuş.
Kapıyı açınca, karşılarında rengârenk, kocaman bir dünya belirmiş. Her yer oyuncaklarla doluymuş: konuşan bebekler, kendi kendine hareket eden arabalar, uçan uçurtmalar… İkisi de şaşkınlıkla etraflarına bakmışlar.
Efe, “Bu harika bir yer!” diye bağırmış. Selin ise “Oyuncaklar gerçekten yaşıyor!” demiş. O sırada, oyuncak arabası yanlarına gelmiş ve küçük bir hoparlöründen konuşmaya başlamış: “Hoş geldiniz, Efe ve Selin! Oyuncaklar Ülkesi’nde her gece oyuncaklar buluşur ve kendi maceralarını yaşar. Ama bugün bir sorunumuz var ve sizin yardımınıza ihtiyacımız var.”
Selin, merakla “Ne oldu? Size nasıl yardım edebiliriz?” diye sormuş. Oyuncak arabası üzgün bir sesle anlatmış: “Oyuncaklar Ülkesi’nin enerjisi, büyük oyuncak saatinden geliyor. Ama saat bozuldu ve tüm oyuncakların enerjisi tükenmek üzere. Eğer saat tamir edilmezse, oyuncaklar bir daha hareket edemez.”
Efe ve Selin, hiç düşünmeden yardım etmeyi kabul etmişler. Arabaya binmişler ve oyuncak saatinin bulunduğu büyük oyuncak kulesine doğru yola çıkmışlar. Yolda, dans eden topaçlarla, zıplayan toplarla ve şarkı söyleyen kuklalarla karşılaşmışlar. Her biri, “Saat tamir olmalı!” diyerek onları teşvik etmiş.
Sonunda kuleye vardıklarında, devasa bir saat görmüşler. Ancak saatin çarkları dağılmış ve ibreleri yerinden çıkmış. Efe, tamir işlerini çok seven biri olduğu için hemen çarkları yerine oturtmaya başlamış. Selin ise dikkatlice ibreleri düzeltmiş.
İkisi birlikte çalışırken, saat birden tıkırdamaya başlamış. Saatin çalışmasıyla birlikte Oyuncaklar Ülkesi de canlanmış. Renkler daha parlak olmuş, oyuncaklar daha neşeyle hareket etmeye başlamış.
Oyuncaklar, kardeşleri coşkuyla alkışlamış. Oyuncak arabası, “Siz gerçek kahramanlarsınız!” demiş. Efe ve Selin, oyuncaklara yardım ettikleri için çok mutlu olmuşlar ama eve dönme vakti geldiğinde biraz üzülmüşler. Oyuncak arabası onları teselli ederek, “Her zaman buraya dönebilirsiniz. Kapımız size her zaman açık,” demiş.
Eve döndüklerinde, Efe ve Selin bu macerayı kimseye anlatmamaya karar vermişler. Ama her gece, dolabın altına bakmayı da ihmal etmemişler. Oyuncaklar Ülkesi’ni ve oradaki dostlarını asla unutmamışlar.
Oyuncaklar Ülkesi’nin Sırrı Masalı burada sona ererken Efe ve Selin, oyuncaklarına her zamankinden daha çok değer vermişler. Çünkü artık onların sadece birer oyuncak değil, aynı zamanda birer dost olduğunu biliyorlarmış
Oyuncaklar Ülkesi’nin Sırrı Masalına benzeyen masallar okumak için İnstagram sayfamızı takip edebilirsiniz.