Renkli Rüyalar Diyarı Masalı: Bir varmış, bir yokmuş, zamanın birinde, büyük ve yeşil bir ormanın derinliklerinde yaşayan sevimli bir tavşan varmış. Bu tavşanın adı Maviş’miş. Maviş, o kadar yumuşak ve beyaz tüylere sahipmiş ki, güneş ışığında tüyleri parladığında, adeta bir pamuk şeker gibi görünürmüş.
Maviş, her akşam uyumadan önce hayal kurmayı çok severmiş. Ama ne yazık ki, uykuya dalmakta zorlanırmış. O yüzden her gece masal dinlemek onun en büyük keyfiymiş.
Maviş’in en yakın arkadaşı, ormanın en bilge kuşu olan Bilge Baykuş’muş. Bilge Baykuş, akşamları Maviş’e masallar anlatırmış. Bir gün, Maviş yine uyumakta zorlandığı bir akşam, Bilge Baykuş ona çok özel bir masal anlatmaya karar vermiş.
“Maviş,” demiş Bilge Baykuş, “bugün sana Renkli Rüyalar Diyarı’ndan bahsedeceğim. Bu diyar, her gece uyuduğunda seni ziyaret eden güzel rüyaların geldiği yer.”
Maviş, büyük gözleriyle heyecanla Bilge Baykuş’a bakmış. “Renkli Rüyalar Diyarı mı? Orada neler var?” diye sormuş merakla.
Bilge Baykuş, kanatlarını hafifçe açarak anlatmaya başlamış:
“Renkli Rüyalar Diyarı, gökyüzünde bulutların üstünde yer alırmış. Oraya sadece masallara inanıp, hayal kuran çocuklar ve onların en sevdikleri oyuncaklar gidebilirmiş. Orada her şey rengarenk ve pırıl pırılmış. Her gece uyumadan önce hayal kurduğunda, bu diyara bir yolculuk yaparmışsın.”
Maviş, başını yastığına yaslayarak gözlerini kapatmış ve Renkli Rüyalar Diyarı’nı hayal etmeye başlamış. Bilge Baykuş’un anlatımıyla kendini bulutların üstünde, rengarenk bir dünyada bulmuş.
Bu diyarda, her bir bulut farklı bir şekle ve renge sahipmiş. Kimi bulutlar dondurma külahına, kimileri ise dev çiçeklere benziyormuş. Maviş, bu diyarda yürürken, karşısına kocaman, altın sarısı bir saray çıkmış. Sarayın kapıları o kadar büyük ve gösterişliymiş ki, Maviş kapıyı açarken heyecanla titremiş.
Sarayın içi, rengarenk taşlarla süslenmiş, duvarlarında ışıl ışıl parlayan taşlar varmış. Bu taşlar, Renkli Rüyalar Diyarı’nın ne kadar büyülü ve güzel olduğunu kanıtlarcasına parlıyormuş. Sarayın içinde bir taht varmış ve tahtın üzerinde masal diyarının kraliçesi olan Gülperi oturuyormuş.
Gülperi, uzun sarı saçları ve parlak gözleriyle etrafa ışık saçan, çok güzel bir prensesmiş. Maviş, Gülperi’yi görünce heyecanla ona yaklaşmış ve “Merhaba, ben Maviş. Rüyalar Diyarı’na geldim!” demiş.
Gülperi, Maviş’e gülümseyerek, “Hoş geldin Maviş. Burası, hayal kuran çocukların ve sevimli dostların yaşadığı, en güzel rüyaların doğduğu yer. Burada her şey mümkün ve her rüya bir maceradır,” demiş.
Maviş, Gülperi’yi dinlerken, gözleri parlamış. “Burada ne tür maceralar yaşayabilirim?” diye sormuş merakla.
Gülperi, Maviş’e elini uzatarak, “Gel, sana buradaki en güzel macerayı göstereyim,” demiş.
Gülperi ve Maviş, sarayın dışına çıkmışlar ve onları bekleyen rengarenk bir gemiye binmişler. Bu gemi, gökyüzünde uçabilen bir gemiymiş ve Maviş’i çok heyecanlandırmış. Gemi, Renkli Rüyalar Diyarı’nın her köşesini gezdiriyormuş. Önce dev çiçeklerin bulunduğu bir ormana gitmişler. Bu ormanda çiçekler şarkı söylüyor, kelebekler dans ediyormuş. Maviş, bu güzellikleri görünce kendini bir masalın içinde gibi hissetmiş.
Daha sonra, devasa çikolata şelalelerinin aktığı, rengarenk çiçeklerle dolu bir vadiden geçmişler. Maviş, çikolata kokusunu içine çekmiş ve bu kadar güzel bir yerin gerçekten var olduğuna inanamamış.
Gemi, son olarak Renkli Rüyalar Diyarı’nın en yüksek tepesine, Altın Dağ’a gitmiş. Burada Gülperi, Maviş’e bu dağın tepesindeki sihirli gölü göstermiş. Gölün suyu, gökyüzündeki yıldızlar gibi parlıyormuş ve Maviş, göle bakarken kendini bir yıldız gibi hissetmiş.
Maviş, Gülperi’ye dönerek, “Bu kadar güzel bir yerin var olduğunu hayal bile edemezdim. Bu rüya hiç bitmesin istiyorum,” demiş.
Gülperi, Maviş’in başını okşayarak, “Bu rüya, sen her gece hayal kurduğunda seni ziyarete gelir. Sen sadece gözlerini kapat ve hayal et. Renkli Rüyalar Diyarı her zaman seni bekliyor olacak,” demiş.
Maviş, Gülperi’ye teşekkür ederek, gözlerini kapatmış ve Renkli Rüyalar Diyarı’nda geçirdiği bu güzel macerayı hatırlamış. Gemiyle tekrar saraya döndüklerinde, Gülperi, Maviş’e veda etmiş ve “Her zaman buraya gelebilirsin, Maviş. Yeter ki hayal kurmaktan vazgeçme,” demiş.
Maviş, Bilge Baykuş’un anlattığı bu masalı dinlerken, gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlamış. Renkli Rüyalar Diyarı’na olan yolculuğunu hatırlayarak uykuya dalmış.
Ve o gece, Maviş, en güzel rüyaların ülkesinde, rengarenk çiçeklerin ve çikolata şelalelerinin arasında, huzur dolu bir uykuya dalmış. Maviş’in rüyası o kadar güzelmiş ki, sabah uyandığında bile yüzünde bir gülümseme varmış.
Bir sonraki gece, Maviş tekrar gözlerini kapattığında, Renkli Rüyalar Diyarı’na tekrar gitmiş. Bu sefer daha da güzel maceralar yaşamış ve her gece orada geçirdiği zaman onun en güzel anıları olmuş.
Ve işte böylece, Maviş her gece Bilge Baykuş’un masallarıyla uykuya dalmış ve en güzel rüyaların ülkesinde huzurla uyumuş. Maviş’in rüyaları, her gece daha da güzelleşmiş ve o, Renkli Rüyalar Diyarı’nın en mutlu misafiri olmuş.
İşte Renkli Rüyalar Diyarı Masalı da, her masal gibi burada bitmiş. Ama Maviş’in rüyaları ve hayalleri, her gece yeniden başlar ve hep mutlu sonla bitermiş.
Renkli Rüyalar Diyarı Masalına benzeyen “Ay Işığında Uyuyan Prenses Masalını” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.