Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, büyük bir köyün hemen yanındaki yemyeşil bir vadide yaşayan Zümrüt adında bir kız çocuğu varmış. Zümrüt, sabahları erken kalkmayı ve vadiyi keşfetmeyi çok severmiş. Ancak o sabah, diğer sabahlardan farklıymış.
Hava mis gibi kokuyor, kuşlar neşeyle cıvıldıyor, çiçekler rengârenk açmış. Bu güzellikleri görünce Zümrüt’ün içi kıpır kıpır olmuş ve hemen bir sabah sporu yapmaya karar vermiş.
Annesi ona bir gün önce, sabah sporunun insanı dinç tuttuğunu, güne zinde başlamasına yardımcı olduğunu anlatmış. Zümrüt de sabahın erken saatlerinde kalkıp nehir kenarında koşmaya karar vermiş. Yanına en iyi arkadaşı, sevimli köpek Pati’yi de almış. Pati kuyruğunu sallaya sallaya koşmuş ve Zümrüt’ü peşinden sürüklemiş.
Vadinin sonunda, bir çiçek bahçesi varmış. Zümrüt ve Pati oraya ulaşana kadar yollarını engelleyen dalların arasından geçmiş, minik bir tepeden aşağıya yuvarlanmışlar ama bu onları hiç durdurmamış. Koşarken nefes nefese kalmış ama çok eğlenmişler. Pati, koşarken arada sırada Zümrüt’ün önüne atlıyor, kuyruk sallayıp onu gülümsetiyormuş.
Nihayet çiçek bahçesine vardıklarında, Zümrüt gözlerine inanamamış. Her yer mor lavantalar, sarı papatyalar ve kırmızı güllerle kaplıymış. Ama en dikkat çekici olan, bahçenin tam ortasında duran eski bir kuyuymuş. Kuyunun taşları yosunlarla kaplıymış ve üzerine ince ince oyulmuş çiçek desenleri varmış.
Zümrüt kuyunun yanına yaklaşınca, kuyuya bakmaya cesaret etmiş. Kuyunun içinde bir şeyler parlıyormuş! “Acaba bir hazine mi var?” diye düşünmüş. Tam o sırada Pati kuyunun yanındaki taşların üzerinde kuyruğunu sallamış ve dikkatle yere bakmış. Taşların arasında eski bir parşömen bulmuşlar.
Zümrüt, parşömeni dikkatlice açmış. Parşömenin üzerinde şu yazıyormuş:
“Kim ki sabah sporuna önem verir, hem sağlıklı bir bedene hem de neşeli bir ruha kavuşur.”
Bu cümle Zümrüt’ü çok etkileyip düşündürmüş. Çünkü o sabah yaptığı koşunun onu hem çok eğlendirdiğini hem de mutlu hissettirdiğini fark etmiş. Parşömenin alt kısmında ise bir oyun yazıyormuş.
Oyunda, bahçedeki farklı çiçeklerin altında saklanmış renkli taşları bulmaları gerekiyormuş. Her taş, başka bir hareketi temsil ediyormuş: Kırmızı taş bir zıplama hareketini, mavi taş bir esneme hareketini, sarı taş ise eğilip doğrulmayı simgeliyormuş.
Zümrüt ve Pati hemen işe koyulmuş. Bahçede koşarak çiçeklerin altını aramışlar. Pati burnuyla toprağı koklayıp Zümrüt’e yardımcı olmuş. Bir süre sonra tüm taşları toplamışlar ve yazan hareketleri sırayla yapmışlar.
Zümrüt kırmızı taşı eline alıp üç kere zıplamış. Ardından mavi taşı tutup esnemiş ve kollarını havaya kaldırmış. Sarı taşla birlikte eğilip doğrulmuşlar. Spor yaparken eğlendiği kadar Pati’nin de ona eşlik etmesi çok hoşuna gitmiş.
O gün, Zümrüt eve döndüğünde annesine parşömeni ve sabah sporunda yaşadıklarını anlatmış. Annesi, Zümrüt’ün yüzündeki mutluluğu görünce çok sevinmiş ve ertesi sabah vadideki tüm çocukları da bu güzel bahçeye davet etmeye karar vermiş.
Ertesi sabah köyün tüm çocukları vadide toplanmış. Zümrüt parşömeni ve taşları onlara göstermiş, ardından hep birlikte bahçeye koşmuşlar. Çocuklar, spor yaparken hem eğlenmiş hem de sağlıklı olmanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmişler. Vadide spor yapmak, köyde bir gelenek haline gelmiş. Her sabah çocuklar ve köy halkı birlikte toplanıp bahçeye gidiyor, sabah sporlarını yapıyormuş.
Zümrüt, sabah sporunun sadece bir eğlence olmadığını, aynı zamanda kendini daha güçlü ve mutlu hissetmesini sağladığını fark etmiş. O günden sonra hiçbir sabah spor yapmayı ihmal etmemiş.
Vadideki bu sabah sporu geleneği, köyün hayatını tamamen değiştirmiş. Çocuklar artık sabahları daha enerjik, büyükler ise işlerine daha neşeli bir şekilde gidiyormuş. Zümrüt ve Pati’nin keşfettiği parşömen sayesinde, köyde sağlıklı bir yaşamın değeri herkes tarafından anlaşılmış.
Sabah Sporu ve Çiçek Bahçesi Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için instagram sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.