Salyangoz Kabuğunun Sırrı Masalı: Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, u zak diyarlarda, yemyeşil ağaçların gölgesinde serinleyen, rengârenk çiçeklerin kokusuyla dolup taşan huzur dolu bir ormanda, küçük bir salyangoz yaşarmış.
Bu salyangoz, sırtında taşıdığı spiral şekilli bir kabuğuyla tanınırmış. Salyangoz, kabuğunu asla yanından ayırmazmış. Kabuk, onun hem evi hem de sığınağıymış; onu ormandaki tehlikelerden, yağmurun şiddetli damlalarından ve güneşin yakıcı sıcağından korurmuş.
Ancak ormanda yaşayan diğer hayvanlar, özellikle bir karınca ve bir çekirge, salyangozun bu kabuğunu gereksiz bir yük olarak görürmüş. Karınca, her gün hızlı adımlarla koştururken, çekirge de hoplaya zıplaya eğlenceli yolculuklar yaparmış. Onlar için salyangozun yavaş hareketleri ve sırtındaki bu ağır kabuk, alay konusu olmuş.
“Bu kabuğu neden sırtında taşıyorsun, salyangoz?” dermiş karınca. “Bizim gibi hızlı olmak varken, o yükle neden bu kadar yavaşsın?”
Çekirge ise kıkırdayarak ekler: “Uçsuz bucaksız ormanda özgürce zıplamak varken, neden kendini bu kabuğa hapsetmişsin?”
Salyangoz, arkadaşlarının bu sözlerine üzülse de, kabuğunun ona sunduğu güvenliği ve huzuru bildiği için sesini çıkarmazmış. Her ne kadar ağır olsa da, salyangoz için bu kabuk, dünyadaki en değerli şeymiş. Ancak karınca ve çekirge, henüz bu kabuğun ne kadar kıymetli olduğunu anlamazlarmış
Bir gün, ormanda güneş parlak bir şekilde gökyüzünde yükselmiş, her yeri aydınlatıyormuş. Kuşlar neşeyle cıvıldayarak dalların arasında uçuşuyor, kelebekler renkli kanatlarını açarak çiçeklerin arasında zarif danslar ediyormuş. Hava sıcacık, doğa ise huzur doluymuş. Küçük salyangoz, bu güzel günün tadını çıkarmak için yaprakların üzerinde ağır ağır ilerliyormuş. Sırtındaki kabuk, her zamanki gibi ona güven veriyor ve gölge sağlıyormuş.
Tam o sırada, ormandan hızlı adımlarla geçen karınca ve zıplayarak ilerleyen çekirge, salyangozu fark etmişler. İkisi de durup salyangozun sırtındaki kabuğa dikkatlice bakmış. Çekirge, gözleri parlayarak hafifçe gülümsemiş, ardından alaycı bir tonla söze başlamış:
“Hey, salyangoz! O ağır kabuğu neden sırtında taşıyorsun? Şu güzel güneşin altında özgürce zıplamak varken, neden bu kadar yavaşsın?”
Karınca da hemen çekirgeye katılmış, salyangozun yanında durarak onun kabuğuna hayretle bakmış:
“Gerçekten, salyangoz. Bu güzel havada hızlıca koşmak varken, neden o kabuğu taşımaya devam ediyorsun? Biz çoktan ormanın yarısını dolaştık, ama sen hala burada yavaş yavaş ilerliyorsun.”
Salyangoz, arkadaşlarının sözlerini duyunca içten içe üzülmüş, ama kabuğunun kendisi için ne kadar önemli olduğunu bildiği için sessiz kalmış. Kabuk, ona her şeyden önce güvenlik ve huzur sağlıyormuş. Ancak karınca ve çekirge, bu kabuğun ne kadar değerli olduğunu henüz fark edememişler.
O günün ilerleyen saatlerinde, gökyüzü birdenbire kararmaya başlamış. Parlak güneş yerini ağır ağır kara bulutlara bırakırken, ormanda bir sessizlik çökmüş. Rüzgarın esintisiyle birlikte bulutlar hızla toplanmış ve ilk yağmur damlaları toprağa düşmeye başlamış. Karınca ve çekirge, bu ani değişikliğe hazırlıksız yakalanmışlar. Neşeyle dolaştıkları orman, bir anda yağmurun hakim olduğu bir yer haline gelmiş.
Yağmur hızla şiddetlenmiş ve damlalar büyüyerek yere sertçe çarpmaya başlamış. Karınca ve çekirge, nereye saklanacaklarını bilemeden telaşla oradan oraya koşmuşlar. Çimenlerin altında bir sığınak bulmayı denemişler, ancak yağmur o kadar yoğunmuş ki kısa sürede her yer suyla dolmuş. Çimenler bile suyun altında kalmış, kaçacak yer bulmak neredeyse imkansız hale gelmiş.
Salyangoz ise tüm bu telaşın ortasında sakinliğini koruyarak yavaşça kabuğunun içine çekilmiş. Dışarıda yağmur ne kadar şiddetli olursa olsun, salyangozun kabuğu onu tamamen korumuş. Yağmur damlaları kabuğunun üzerinden kayıp gitmiş, ne bir damla su içeri sızmış ne de salyangozun huzurunu bozmuş. İçeride, güvenli ve sıcak bir şekilde yağmurun melodisini dinleyerek keyifle beklemiş.
Bu arada, karınca ve çekirge sırılsıklam olmuş bir halde ormanın içinde titreyerek bir sığınak aramışlar. Ancak ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, yağmurdan korunacak bir yer bulamamışlar. Her köşe bucak suyla dolmuş, çimenlerin altı bile artık onları kuru tutmak için yeterli olmuyormuş. Islak ve üşümüş bir şekilde, salyangozun kabuğunun ne kadar değerli olduğunu o an anlamışlar.
Yağmur nihayet durmuş ve gökyüzündeki bulutlar yavaşça dağılmaya başlamış. Güneş, yeniden parlak ışıklarıyla ormanı aydınlatmış, damlalar çimenlerin üzerinde parıldıyormuş. Karınca ve çekirge, titreyerek ve sırılsıklam bir halde ıslak bedenlerini sürükleyerek salyangozun yanına gelmişler. Üzerlerindeki su damlaları hala damlıyormuş ve her adımda üşüdüklerini hissediyorlarmış. Tüm bu yaşananların ardından, salyangozun kabuğunun altındaki güvenli sığınağın ne kadar değerli olduğunu artık anlamışlar.
“Kusura bakma, salyangoz,” demiş karınca, mahcup bir şekilde. “Kabukla dalga geçtiğimiz için gerçekten pişmanız. Bu kabuk seni yağmurdan tamamen korudu, biz ise baştan aşağı sırılsıklam olduk. Şimdi anlıyoruz ki senin kabuğun, aslında ne kadar değerli bir şeymiş.”
Çekirge de başını eğerek üzgün bir sesle eklemiş: “Keşke bizim de senin gibi bir kabuğumuz olsaydı. O zaman biz de yağmurdan korunur, böyle sırılsıklam olmazdık.”
Salyangoz, arkadaşlarına sevgi dolu bir gülümsemeyle bakmış. “Üzülmeyin,” demiş yumuşak bir sesle. “Herkesin kendine özgü bir özelliği vardır. Benim kabuğum beni korur, ama sizin de kendinize has yetenekleriniz var. Önemli olan, birbirimizin farklılıklarına saygı duymak ve bu farklılıkların bizi biz yapan şeyler olduğunu unutmamak.”
O günden sonra karınca ve çekirge, salyangozun kabuğuna derin bir saygı duymaya başlamışlar. Artık onun taşıdığı bu kabuğun ne kadar değerli olduğunu biliyorlarmış. Farklılıkların aslında bir zenginlik olduğunu anlamışlar ve bu anlayışla salyangozla daha sıkı bir dostluk kurmuşlar.
Ve işte, Salyangoz Kabuğunun Sırrı Masalının sonunda, ormandaki tüm hayvanlar birbirlerinin değerini daha iyi kavramışlar. Farklılıkları kucaklayarak, hep birlikte huzur içinde ve mutlu mesut bir yaşam sürmüşler.
Salyangoz Kabuğunun Sırrı Masalına benzeyen çocuk masalları okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.