Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, galaksinin en uzak köşelerinde, sadece yıldızların yaşadığı büyüleyici bir evren varmış. Bu evren, Yıldızlar Evreni olarak bilinir ve burada her yıldız, kendi benzersiz ışığıyla parıldar, diğerlerinden ayrılan özel bir parıltıya sahip olurmuş.
Yıldızların en büyük hayali ise, bir gün gökyüzünde diğerlerinden daha parlak bir şekilde parlamak ve evrenin en ışıldayan yıldızı olarak tüm dikkatleri üzerine çekmekmiş.
Yıldızlar Evrenin de, Parıltı adında küçük ve zarif bir yıldız yaşarmış. Parıltı, diğer yıldızlara kıyasla daha küçük olduğu için, ışığı onların yanında sönük kalıyormuş. Ancak Parıltı’nın içinde, bir gün en parlak yıldız olabileceğine dair güçlü bir inanç varmış. Ancak bu inancına rağmen, büyük ve gösterişli yıldızların parıltısı karşısında cesareti kırılır, hayalini gerçekleştirmekten çekinirmiş.
Bir gün, Yıldızlar Kraliçesi bir duyuru yapmış. Kraliçe, Yıldızlar Evreni’nde Büyük Parlaklık Yarışması düzenleyeceğini ve bu yarışmada en parlak yıldızın belirleneceğini söylemiş. Bu haberi duyan tüm yıldızlar büyük bir heyecanla yarışmaya hazırlanmaya başlamışlar. Parıltı ise içten içe bu yarışmaya katılmak istese de, diğer yıldızların parlaklığı karşısında cesaretini yitirmiş. “Ben küçük bir yıldızım, bu yarışmada nasıl parlayabilirim ki?” diye düşünmüş.
Parıltı’nın en yakın arkadaşı Ayaz adında sakin ve bilge bir yıldız varmış. Ayaz, Parıltı’nın içindeki endişeyi hemen fark etmiş ve onu cesaretlendirmek için yumuşak bir sesle şöyle demiş: “Parıltı, senin ışığın aslında çok özel. Belki de diğer yıldızlardan farklı bir parıltıya sahipsin. Ama bunu ancak denediğinde görebiliriz.”
Bu sözler, Parıltı’nın içindeki cesareti uyandırmış. O günden sonra, her gece daha parlak olabilmek için azimle çalışmaya başlamış. Ayaz da ona destek olmuş, birlikte gökyüzünde dans ederken, Parıltı’nın ışığı her geçen gün biraz daha güçlenmiş. Parıltı, büyük yıldızların ışığı kadar güçlü olmasa da, kendi ışığının benzersiz ve özel bir güzelliği olduğunu keşfetmiş.
Yarışma günü geldiğinde, Parıltı’nın içinde hala bir miktar çekingenlik varmış. Ancak Ayaz’ın güven dolu bakışları ona cesaret vermiş. Yarışmada tüm yıldızlar, sırayla ışıklarını sergilemeye başlamış. Büyük yıldızlar, gökyüzünü adeta bir güneş gibi aydınlatmış; her biri göz alıcı ve muhteşemmiş. Parıltı’nın sırası geldiğinde, derin bir nefes almış, içindeki tüm korkuları bir kenara bırakmış ve bütün gücüyle ışığını yaymaya başlamış.
Tam o anda, gökyüzünde inanılmaz bir şey olmuş. Parıltı’nın ışığı, diğer yıldızlardan tamamen farklı olarak mavi ve mor tonlarında parlamaya başlamış. Bu renkler, gökyüzüne sihirli bir dokunuş katmış ve herkes nefesini tutarak bu olağanüstü ışığı izlemiş. Yıldızlar Kraliçesi, Parıltı’nın eşsiz parıltısından o kadar etkilenmiş ki, tereddütsüz bir şekilde onu yarışmanın kazananı ilan etmiş.
Kraliçe, Parıltı’ya özel bir ödül vermiş: Evrenin dört bir yanına bu eşsiz ışığını yayma görevi. Parıltı, büyük bir mutluluk ve gururla bu görevi kabul etmiş. O andan itibaren, her gece gökyüzünde parlayarak diğer yıldızlara ilham vermeye başlamış ve onlara kendi ışıklarının da ne kadar değerli olduğunu hatırlatmış. Parıltı’nın cesareti ve benzersiz ışığı, Yıldızlar Evreni’ni her zamankinden daha parlak ve büyüleyici bir yer haline getirmiş.
Parıltı, kendine olan inancı sayesinde sadece kendi ışığını değil, diğer yıldızların da parlamasını sağlamış. Yıldızlar Evreni masalı burada biterken artık her yıldız, kendi ışığının ne kadar değerli olduğunu biliyor ve her gece gökyüzünü en parlak halleriyle aydınlatıyorlarmış.
Yıldızlar Evreni masalına benzeyen masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz. En güzel çocuk masallarını dinlemek için ise youtube kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.