Bir varmış, bir yokmuş… Bir zamanlar tatlı mı tatlı bir kız varmış, adı Zeynep’miş. Zeynep, okuluna gitmeyi, arkadaşlarıyla oynamayı ve her gün yeni şeyler öğrenmeyi çok severmiş. Bir sabah uyanmış, yüzünde bir kaşıntı hissetmiş. Önce pek önemsememiş ama gün ilerledikçe kaşıntılar daha da çoğalmış. Aynaya bakınca yüzünde küçük kırmızı kabarcıklar olduğunu fark etmiş.
“Anne! Yüzümde kırmızı noktalar çıkmış!” diye seslenmiş. Annesi gelip bakınca hemen anlamış: “Zeynep, sanırım sen su çiçeği olmuşsun,” demiş.
Zeynep’in gözleri büyümüş. “Su çiçeği mi? Su çiçeği nasıl bir şey?”
Annesi gülümsemiş ve onu sakinleştirmeye çalışmış. “Korkulacak bir şey değil, tatlım. Su çiçeği, çocukların bazen yakalandığı bir hastalık. Kırmızı noktalar ve kaşıntı yapar ama zamanla geçer. Senin bağışıklık sistemin bu virüse karşı savaşacak ve birkaç hafta içinde iyileşeceksin.”
Ama Zeynep biraz üzülmüş, çünkü okula gitmeyi çok özleyecekmiş. Annesi onu yatakta dinlenmeye teşvik etmiş ve bol bol su içmesi gerektiğini hatırlatmış. Zeynep, annesinin sözünü dinlemiş ama yine de canı sıkılmış.
“Anne, neden su çiçeği deniyor buna?” diye sormuş. Annesi gülümseyerek anlatmaya başlamış: “Çünkü bu hastalık cildinde küçük su kabarcıklarına benzeyen kırmızı lekeler oluşturur. Bu lekeler kaşıntı yapar ama kaşımamak önemli. Eğer kaşırsan iz kalabilir.”
Zeynep biraz daha anlamış ama hâlâ canı sıkılıyormuş. Annesi ona, “Seninle oyunlar oynayabiliriz ya da birlikte kitap okuyabiliriz,” demiş. Zeynep’in yüzü biraz gülmüş.
Günler geçtikçe Zeynep su çiçeği hakkında daha çok şey öğrenmiş. Öğrendiği şeyler onu biraz rahatlatmış. Mesela, bu hastalığı geçirenlerin bir daha genelde su çiçeği olmadığını öğrenmiş. “Yani bu hastalığı bir kere geçirince bir daha hasta olmuyorum, öyle mi?” diye sormuş annesine. Annesi başını sallamış. “Evet, çünkü vücudun bu virüsü tanıyor ve ona karşı bir savunma geliştiriyor.”
Zeynep her gün daha iyi hissediyormuş. Annesi ona kaşınan yerlerine nasıl bakım yapması gerektiğini göstermiş, böylece hem rahatlamış hem de iyileşmeye başlamış. Bir süre sonra kabarcıklar kaybolmuş ve Zeynep tekrar sağlığına kavuşmuş.
Okula döndüğünde arkadaşları Zeynep’i çok özlemişler. Hepsi etrafını sarmış ve nerede olduğunu sormuşlar. Zeynep de başından geçenleri heyecanla anlatmış, su çiçeği virüsüne karşı nasıl savaş verdiğini ve artık o virüse karşı bağışıklık kazandığını söylemiş.
Böylece Zeynep, hastalıklar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmuş ve her şeyin sonunda biraz daha güçlü hissetmiş. Bir daha hasta olduğunda, bunun geçici bir durum olduğunu bilerek daha cesur olacakmış.
Zeynep’in bu hastalıktan öğrendiği en önemli derslerden biri de sağlığına iyi bakmak olmuş ve Zeynep ve Su Çiçeği Macerası da böylelikle sona ermiş.
Zeynep ve Su Çiçeği Macerasına benzeyen masallar okumak için instagram adresimizi takip edebilirsiniz.