Bir zamanlar küçük ama bir o kadar da sevimli bir kasaba varmış. Bu kasabanın sokaklarında her sabah kuşların cıvıltısı, rüzgârın yapraklarla dans eden sesi duyulurken, çocukların neşeli kahkahaları yükselirmiş. İşte bu kasabada, Elif adında tatlı mı tatlı bir kız yaşarmış.
Elif’in en sevdiği şeylerden biri, her gün yeni yollar keşfederek bisiklet sürmekmiş. Kimi zaman kasabanın ortasındaki köprüde durur, dereye düşen yaprakları izler; kimi zaman da tepeleri tırmanıp rüzgârla yarışırmış. Arkadaşlarıyla dans etmek ise onun için bir başka tutkuymuş. Müzik çaldığında ayakları yerinde duramaz, etrafına neşe saçarmış. Ama ders çalışmak mı? İşte Elif için hayatın durduğu an buymuş.
Masasının başına oturduğunda pencereden gelen kuş sesleri onu çağırır, kitapların arasında otururken hayalleri çoktan dışarıya uçup gitmiş olurmuş. Matematik problemleri ona sıkıcı bir bilmece gibi gelir, Türkçe kitabındaki paragraflar ise sanki hiç bitmeyecekmiş gibi uzun görünürmüş. “Dersler hiç bana göre değil,” diye mırıldanır, defterini kapatırmış.
Bir gün, Elif okuldan gelirken yolda bir fısıltı duymuş. Çantasından sesler geliyormuş! Çantasını açtığında, kitapları ve defterleri canlanmış! Sayfaları usulca kıpırdıyor, renkli resimler parlayarak birbirine gülümsüyormuş. Matematik kitabı, “Elif, bizden kaçma! Sana çok güzel şeyler gösterebiliriz,” demiş. Türkçe kitabı ise, “Seninle harika hikayeler yazabiliriz!” diye eklemiş.
Elif şaşkınlıkla kitaplarını izlerken, derslerinin birer arkadaş gibi olduğunu fark etmiş.
Ertesi gün, Elif defterini açtığında kendini masmavi bir gökyüzünde uçan balonun içinde bulmuş. Balonun kenarına yazılar parlayan bir şekilde asılıymış: “Hayal etmek, öğrenmenin ilk adımıdır.” Türkçe kitabı, Elif’e masallar yazmayı öğretmiş. Her yeni kelime, sihirli bir yıldız gibi parlayıp gökyüzüne eklenmiş.
Matematik defteri ise onu büyülü bir sayı ormanına götürmüş. Ağaç dallarına asılı 2’ler, 3’ler, 5’ler şarkılar söylüyormuş. Elif toplama yaparken ağaçlar dans etmiş, çarpma yaparken dallardan parlak elmalar düşmüş.

Fen bilgisi kitabı, Elif’i bir laboratuvara götürmüş. Mikroskopların altında kelebeklerin kanatlarını incelemiş, devasa volkanları kendi elleriyle yapmış. Her sayfa, Elif’e yeni bir dünyanın kapılarını aralamış.

Elif’in Arkdaşları: Ders Çalışmak Sıkıcı Değil!
Elif artık sadece ders çalışmayı değil, derslerle oynamayı seviyormuş. Arkadaşlarına yaşadığı maceraları anlattığında, herkes çok şaşırmış. Ahmet, “Ben de kitaplarımı açıp gökyüzüne yıldız eklemek istiyorum!” demiş. Ayşe ise, “Sayılardan elma toplamak ne kadar güzel bir oyun gibi görünüyor!” diye gülmüş.

Elif arkadaşlarına dönüp şöyle demiş:
“Dersler sıkıcı değil, dostumuz olabilir. Onlarla hayallerimize ulaşabiliriz. Yeter ki biraz cesaret edelim ve sayfaları açalım.”
Bundan sonra Elif’in sınıfındaki herkes, kitaplarına birer sihirli kapı gibi bakmaya başlamış. Artık ders çalışmak sıkıcı bir görev değil, macera dolu bir yolculukmuş. Elif ve arkadaşları, derslerini keşfederken birbirlerine hep destek olmuşlar.
Elif’in kitaplardan öğrendiği bu maceralar, herkesin hayal gücüne ilham kaynağı olmuş. Küçük bir kasabada başlayan bu hikâye, büyük bir ders olmuş:
“Hayatta her şey bir kitap sayfası kadar yakın; tek yapman gereken o sayfayı açmak.”
6 yorum
Bu hikaye tam da günümüz çocuklarının yaşadığı durumu çok güzel anlatmış! Elif’in ders çalışmaktan kaçma macerası, aslında hepimizin küçükken yaşadığı bir mücadele. Emeğinize sağlık!
Teşekkürler, keyifli okumalar dilerim.
Pingback: Su Damlasının Macerası Masalı: Masal Oku
Masalların hepsi birbirinden güzel ve akıcı çok hoş elinize emeğinize saglık
Masalların hepsi birbirinden güzel ve akıcı çok hoş elinize emeğinize saglık
Teşekkürler, keyifli okumalar dilerim.