Keloğlan ve Balkız Balık Tutuyor Masalı: Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar, Keloğlan adında bir çocuk yaşarmış. Keloğlan, köyde annesi ve babasıyla mutlu bir hayat sürdürüyormuş. Bir gün babası, ona balık tutmayı öğretmek istemiş. Babası, “Keloğlan, bugün seninle güzel bir balık tutma macerasına çıkalım mı?” diye sormuş. Keloğlan heyecanla gülümsemiş ve hemen kabul etmiş.
Ertesi sabah, Keloğlan ve babası erkenden kalkmışlar ve balık tutmak için nehir kenarına gitmişler. Nehir sakin ve berrakmış. Keloğlan, babasının öğrettiklerini hatırlayarak oltasını suya atmış. Beklerken, balıkların nasıl yakalandığını düşünmeye başlamış. Nehirdeki balıkların bir araya gelerek nasıl avlandığını merak ediyormuş.
Tam o sırada, yanlarında hiç görmedikleri bir kız çocuğu belirmiş. Çocuğun adı Balkızmış. Balkız, Keloğlan ve babasının yanına yaklaşarak şaşkın bir şekilde onları izlemeye başlamış. Keloğlan, Balkız’ın da balık tutmayı öğrenmek istediğini fark etmiş ve mutlu olmuş.
Babası, Balkız’a da bir oltayı vermiş ve nasıl kullanacağını anlatmış. Balkız, dikkatle dinlemiş ve oltasını suya atmış. İkisi de heyecanla balık tutmayı beklemeye başlamışlar. Uzun bir süre geçmesine rağmen hiçbir şey olmamış. Keloğlan sıkılmaya başlamış, ama Balkız hala umutlu bir şekilde bekliyormuş.
Tam pes etmek üzereyken, birden nehirde büyük bir hareketlilik başlamış. Balıklar bir araya gelip topluca zıplamaya başlamışlar. Keloğlan ve Balkız inanamamışlar. Nehirdeki balıklar, eşsiz bir dans gösterisi sergiliyorlarmış. Keloğlan ve Balkız bu güzel manzarayı büyülenmiş bir şekilde izlerken, babası onlara gülümseyerek, “Bakın çocuklar, doğada her şeyin bir düzeni ve güzelliği var. Bizim göremediğimiz nice sırlar ve mucizeler gizli. Önemli olan merak duygusuyla yaşamak, keşfetmek ve öğrenmektir,” demiş.
Keloğlan ve Balkız, babalarının sözlerini düşünerek birbirlerine gülümsemişler. Artık sadece balık tutmanın değil, doğanın sırlarını keşfetmenin de önemli olduğunu anlamışlardı. O gün, Keloğlan ve Balkız hayatlarına yeni bir bakış açısı kazandırmıştı.
Bir sonraki gün, Keloğlan ve Balkız yeni bir maceraya atılmaya karar vermişler. Bu sefer, köyün yakınındaki büyük ormana gitmeye karar vermişler. Orman, gizemli ve eski ağaçlarla doluymuş. İkili, ormanın derinliklerine doğru yürümeye başlamışlar.
Yolda yürürken, Keloğlan bir kuşun cıvıltısını duymuş. Gözlerini dikip baktığında, renkli tüyleriyle bir papağan görmüş. Papağan, onlara doğru uçmuş ve “Merhaba, ben Papatya. Siz kimsiniz?” diye sormuş. Keloğlan ve Balkız şaşkınlıkla birbirlerine bakmışlar ve kendilerini tanıtmışlar.
Papatya, onlara ormanın sırlarını göstermek istemiş. Keloğlan ve Balkız heyecanla kabul etmişler. Papatya, onları ormanın kalbine götürmüş. Orada, ağaçların arasında saklı bir göl bulunuyormuş. Gölün suları kristal kadar berrakmış ve içinde rengarenk balıklar yüzüyormuş.
Papatya, “Bu göl, sihirli balıkların yaşadığı yerdir. Onlar, dilek tutanların dileklerini gerçekleştirirler,” demiş. Keloğlan ve Balkız, gözlerini kocaman açarak balıkları izlemişler. Sonra, içlerinden bir dilek tutmuşlar.
Birden, gölün ortasında bir su perisi belirmiş. Peri, “Dilekleriniz için teşekkür ederim. Siz iyi kalpli çocuklarsınız ve ben de size bir hediye vermek istiyorum,” demiş. Peri, onlara birer sihirli taş vermiş. “Bu taşlar, iyi şeyler yapmanız için size yardımcı olacak,” demiş.
Keloğlan ve Balkız, periye teşekkür ederek ormandan ayrılmışlar. Eve döndüklerinde, annelerine ve babalarına bu harika macerayı anlatmışlar. O günden sonra, Keloğlan ve Balkız her zaman iyilik yapmaya ve doğanın mucizelerini keşfetmeye devam etmişler. Ve böylece, Keloğlan ve Balkız Balık Tutuyor masalımız burada sona bulmuş.
Keloğlan ve Balkız Balık Tutuyor masalı gibi en güzel Masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
Daha fazla masal okumak için masal okuyoruz sayfamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yok! İlk siz olun.