Efe ve Kırılan Oyuncak Masalı: Çocuk Masalları, Masal
Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız yeşilliklerle çevrili ufak bir kasabada, Efe isminde tatlı mı tatlı, meraklı bir çocuk yaşarmış. Efe’nin en sevmiş olduğu şey, sabahları kahvaltıdan sonrasında elindeki kırmızı mavi renkli oyuncak arabasıyla oynamakmış. Bu otomobil hem ses çıkarıyor hem de ışık yayıyormuş. Ne süre düğmesine basılsa, “Vııınn!” diye bağırırmış sanki yarışa katılıyormuş gibi.
Efe her gün bu otomobilini yanına alır, evlerinin önündeki taşlık alana gider, saatlerce orada oynarmış. Kayaların üstünden atlatır, çakılların arasından geçirir, arabasını sanki dağ yollarında yarış yapar şekilde sürermiş. O kadar seviyormuş ki bu arabayı, uyurken bile yanına alırmış.

Fakat birgün… Güneş gene parlıyor, kuşlar dallarda neşeyle şakıyormuş. Efe, her sabah yaptığı gibi neşeyle kahvaltısını etmiş, sonrasında da en sevdiği oyuncağını eline almış. Bu sabah çok heyecanlıymış çünkü kafasında yepyeni bir oyun planlamış:
“Hadi bakalım, bugün seni dağın en yüksek tepesine çıkaracağım!” demiş gülümseyerek kırmızı-mavi otomobiline. Sanki otomobil onu duymuş şeklinde farlarını kısa kısa yakıp söndürmüş. Efe bunu görünce daha da mutlu olmuş.
Efe ve Kırılan Oyuncak Masalı : Efe’nin Oyuncağı Kırılıyor…
Evlerinin önündeki taşlık alan, Efe’nin gözünde gerçek bir dağlık araziymiş. Küçük taşlar ona göre dev kayalar, çakıl parçaları koca uçurumlar gibiymiş. Otomobilini dikkatlice almış, büyük bir kayanın üzerine çıkarmış. Dizlerinin üstünde çömelmiş, nefesini tutmuş.
“Şimdi büyük inişe hazır ol!” demiş oyuncağına ve arabasını kayadan aşağı doğru bırakmış.
Başta her şey yolunda gitmiş. Otomobil hoplaya zıplaya ilerlemiş, küçük taşların üstünden uçar şeklinde geçmiş. Ama aniden…
TAKK!
Otomobil bir taşa takılmış ve kontrolünü kaybedip yana doğru savrulmuş.
ÇAT!
Oyuncak havada birkaç kere takla atmış ve sonra taşların arasına düşmüş. Efe, gözleri dev gibi açılmış halde yerinden fırlamış. Koşarak arabanın yanına gitmiş.
“Hayır… Lütfen bir şey olmasın…” diye fısıldamış.
Ama otomobil sessizmiş. Bir tekerleği yamulmuş, üst kapağı yerinden çıkmış, ışıkları sönmüş. Düğmesine basmış, tekrar tekrar… Fakat artık o tanıdık “Vıııınn!” sesi yokmuş.
Efe dizlerinin üstüne çökmüş, arabayı usulca eline almış. Gözleri dolmuş.
“sadece biraz hız yapmıştık… Hem sen dağ yarışlarını hep kazanırdın…” diye mırıldanmış.
İşte o an, Efe’nin kalbi oyuncaktan önce kırılmış gibiymiş…
Arabanın bir tekerleği kırılmış. Üst kapağı açılmış, ışıkları artık yanmıyormuş. Efe önce gözlerine inanamamış. Sonra yavaşça arabayı eline almış, sanki uyanmasını bekliyormuş gibi düğmesine basmış… ama araba sessiz kalmış.

Efe’nin gözleri dolmuş. “ama ben dikkat etmiştim… sadece birazcık hızlı gitmiştik…” diye mırıldanmış. Oyuncağını göğsüne bastırmış ve yavaş adımlarla eve dönmüş. O gün Efe hiçbir şey yemek istememiş. Kalbi sanki çatlamış oyuncakla birlikte kırılmış gibiymiş.
Babasının bu durumu fark etmesi uzun sürmemiş. Akşam Efe’nin yanına oturmuş, saçlarını okşamış.
“Bazen en sevmiş olduğumuz şeyler bile kırılabilir, oğlum,” demiş babası. “Ama unutma, sevgimiz kırılmaz. O hep seninle kalır.”
Efe ve Kırılan Oyuncak Masalı: Efe’nin Yeni Oyuncağı…
Ertesi gün babası, elinde güzelce sarılmış bir hediye paketiyle gelmiş.
Efe şaşkınlıkla sormuş: “Bu da ne?”
“Bir kahraman için yeni bir serüven aracı,” demiş babası gülerek.
Efe paketi açtığında gözlerine inanamamış. Yepyeni, daha büyük, daha parlak bir yarış arabası! Üstelik hem ışık yayıyor bununla birlikte konuşuyormuş: “Hazırsan yola çıkalım, şampiyon!”

Efe hemen babasına sarılmış.
“Teşekkür ederim baba! Hem oyuncak için bununla birlikte kalbimi tamir ettiğin için…”
O günden sonra Efe oyuncaklarını sadece dikkatli kullanmayı değil, bununla beraber sevginin bazen en güzel hediyeyi bile geride bırakabileceğini öğrenmiş.
Ve ne zaman yeni otomobiliyle oynasa, önce şöyle dermiş:
“Bu yarış, babam için!”
Gökten üç oyuncak düşmüş; biri ışıklı, biri hızlı, biri de sevgiyle doluymuş. Sevgiyle dolu olan Efe’nin yüreğine konmuş.