Deniz Kıyısındaki Gizemli Kabuklar Masalı
Zamanın birinde, masmavi suların altın sarısı kumlarla buluştuğu bir kıyı vardı. Burası öyle güzeldi ki, dalgalar kıyıya usulca vururken minik balıklar suyun içinde dans eder, martılar ise gökyüzünde neşeyle süzülürdü. Sahilin kenarında uzun palmiye ağaçları yükselir, onların geniş yaprakları rüzgârla usulca sallanarak çocuklara gölge olurdu.
Gün batımında, gökyüzü turuncu, pembe ve mor renklere bürünür, deniz ise sanki gökyüzünün aynası gibi tüm renkleri üzerine yansıtırdı. Sabah olduğunda ise sahilin kumu sıcacık olur, minik yengeçler kumun altından başlarını çıkarıp etrafa merakla bakarlardı.
İşte, bu güzel sahilde Alparslan ve Derin adında iki kardeş yaşardı. Onlar için bu kıyı, sadece bir oyun alanı değil, maceralarla dolu bir dünya gibiydi. Yaz aylarında en sevdikleri şey, kumdan kaleler yapmak, dalgaların arasından atlamak ve ilginç deniz kabukları toplamaktı.
ir gün sabah erkenden, ayakkabılarını çıkarıp kumların üzerinde çıplak ayakla yürüyerek denize doğru koştular. Güneş ışıkları, suyun yüzeyinde pırıl pırıl parlıyor, dalgalar ise ince bir ninni gibi sahile vuruyordu. Ama bu sabah, kıyıda farklı bir şey vardı!

“Derin! Bak, daha önce hiç bu kadar renkli deniz kabukları görmemiştim!” diye heyecanla seslendi Alparslan.
Derin hemen yanına koştu. “Gerçekten! Bunlar sanki gökkuşağı gibi!” dedi, eline aldığı mor çizgili kabuğu incelerken. Kırmızı, turuncu, mavi, sarı… O gün sahilde her zamankinden farklı binbir renkte deniz kabukları vardı.
İki kardeş, büyülenmiş gibi kabukları toplamaya başladılar. Ancak bir süre sonra Derin düşündü. “Bu kabuklar burada ne arıyor? Acaba kime aitti?” diye sordu.
Tam o sırada, sahilde yürüyüş yapan Deniz Dede yanlarına geldi. O, denizi çok iyi bilen yaşlı bir balıkçıydı. Alparslan ve Derin’in kabukları incelediğini görünce gülümseyerek sordu:

“Deniz kabuklarının ne olduğunu biliyor musunuz?”
İki kardeş başlarını salladı. “Sadece çok güzel olduklarını biliyoruz!”
Deniz Dede, Alparslan’ın elindeki büyük beyaz kabuğu işaret etti.
Bu, bir midyenin evi!” dedi Deniz Dede, elindeki büyük, pürüzsüz kabuğu göstererek. “Midyeler ve istiridyeler bu sert kabukların içinde yaşar. Onları dalgaların sert çarpışmalarından, aç yırtıcı balıklardan ve güneşin yakıcı sıcaklığından korur.”
Derin’in gözleri büyüdü. “Yani bu kabuklar aslında onların evi mi? Tıpkı bizim evimiz gibi mi?” diye sordu.
Deniz Dede gülümsedi. “Evet, aynen öyle. Ama bu evler zamanla sahiplerini kaybeder ve sahile vurur. Bazı kabukları ise başka canlılar yeni yuva olarak kullanır. Örneğin, deniz yengeçleri…”

O sırada, Derin’in elindeki boş kabuğun içinde minik bir yengeç kıpırdadı. Kardeşler heyecanla kabuğun içindeki yeni misafiri incelediler. “Vay canına! Evini taşıyan bir yengeç!” diye bağırdı Alparslan.
“Mesela deniz yengeçleri!” dedi Deniz Dede. “Onlara ‘yalancı yengeçler’ de denir. Çünkü kendilerine ait kabukları yoktur. Bu yüzden sahilde buldukları boş kabukları ev olarak kullanırlar.”
İki kardeş, sahile dikkatlice bakınca gerçekten küçük bir yengecin kabuk taşıdığını fark ettiler!
Alparslan ve Derin, deniz kabuklarının aslında doğanın ne kadar dengeli ve uyumlu bir parçası olduğunu anladılar. Ancak tam o sırada, bir kabuğun içinde sıkışmış bir plastik parçası gördüler.
Bu da ne böyle?” diye üzüldü Derin, kabuğun içine sıkışmış plastik parçasını dikkatle çıkarırken.
Deniz Dede derin bir nefes aldı. “Maalesef insanlar bazen sahile plastik ve çöpler atıyor. Rüzgâr ve dalgalar bu çöpleri denize sürüklüyor ve deniz canlıları için büyük bir tehlike oluşturuyor.”
Alparslan hemen bir çöp torbası buldu ve Derin’le birlikte sahili temizlemeye başladılar. “Eğer biz doğaya zarar vermezsek, deniz canlıları da sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam edebilir!” dedi gururla.

Deniz Dede, iki kardeşin sahili özenle temizlediğini görünce gururla gülümsedi. “Gerçek kahramanlar pelerin takmaz, doğayı korur! Siz de denizin gerçek dostları oldunuz.” dedi, gözleri sevgiyle parıldarken. “Unutmayın çocuklar, deniz bize değil, biz denize emanetiz. Ona iyi bakarsak, o da bize güzelliklerini sunmaya devam eder.”
Alparslan ve Derin, temizledikleri sahile bakarak içlerini bir mutluluk kapladığını hissettiler. “O zaman bundan sonra sadece deniz kabukları değil, doğanın bize emanet ettiği her şeyi koruyacağız!” dediler el ele vererek.
O günden sonra Alparslan ve Derin, sahilde oyun oynarken hem yeni deniz kabukları keşfettiler hem de sahili temiz tutmaya söz verdiler. Artık deniz kabuklarının bir süs eşyası değil, deniz canlılarının bir parçası olduğunu biliyorlardı.
Ve en önemlisi, doğaya zarar vermeden keşif yapmanın ne kadar değerli olduğunu öğrendiler. 💙
‘Deniz Kıyısındaki Gizemli Kabuklar Masalı’nı sevdiyseniz, diğer büyüleyici masallarımızdan haberdar olmak için bizi Instagram’da takip edin! @masal.okuyoruz
Deniz Kıyısındaki Gizemli Kabuklar Masalı‘na benzer diğer masallar için tıklayınız.
10 yorum
Çok teşekkür ederiz
teşekkür edmeyiz
Selamlarr, Yağmur ve Cankan ile alakalı aşk masalı yapar mısınız lütfen
Merhaba Aybars kağan icinde bir masal yazabilrmidiniz.
Merhaba Aybars kağan icinde bir masal yazabilrmidiniz.
Merhabalar
Eslem ve Hiranur ile ilgili geleceğin Doktorları konulu masal yazarmısınız
Pingback: Günce ve Umay Oyuncaklarını Topluyor - Uyku Öncesi Masal
Merhaba Elif Sare ve Furkan Burak icinde bir masal yapar mısınız?
Pingback: Uyuyan Güzel Masal Oku -Uyku Masalları- Çocuk Masalları
Aleyna Batuhan içinde bir masal yaparsanız sevinirim çünki sizin masallarınızı çok severek ve yaşayarak okuyoruz