İbrahim ve Doğruluk Çanı : Masal Oku, Çocuk Masalları
Bir varmış, bir yokmuş… Güzel bir kasabada, yemyeşil ağaçların içinde, kuş cıvıltılarının noksan olmadığı bir mahallede, İbrahim ve Murat isminde iki minik arkadaş yaşarmış.
İbrahim çok zeki fakat biraz da yaramaz bir çocukmuş. Ne yazık ki, başı sıkıştığında veya bir şeyi saklamak istediğinde yalan söylemeyi alışkanlık edinmiş. Annesi yemek hazır değilken “Ben yemedim” dermiş, oysa dolaptaki pastanın yarısı yok olurmuş. Bazen de öğretmenine “Defterimi köpek yedi!” diye hikâyeler uydururmuş.

Murat ise çok dürüstmüş. Ne olursa olsun doğruyu söyler, bazen hataları yüzünden ceza alsa bile gerçekleri olduğu gibi söylermiş. Bundan dolayı herkes Murat’a güvenirmiş: öğretmeni, komşuları, hatta bakkal Hüseyin Amca bile.
İbrahim ve Doğruluk Çanı: İbrahim Yalan Söylüyor…
Birgün, çocuklar mahallede saklambaç oynarken, İbrahim birden nefes nefese, yüzü korkuyla dolmuş biçimde yanlarına koşmuş:
— Yardım edin! Ormanda bir ayı gördüm! Kocamandı! Dişleri sivriydi, üstü başı çamur içindeydi! Hemen kaçın yoksa hepimizi yer!
Çocuklar korkuyla çığlık atıp sağa sola kaçışmış. Kimisi ayakkabısını bile giymeden evine koşmuş, kimisi ağlayarak annesinin eteğine yapışmış. Mahalle büyükleri paniklemiş, hemen kürekleri, sopaları alıp ormana gitmişler. Uzun uzun aramışlar ama ne ayı varmış ne bir iz…
Eve döndüklerinde, İbrahim’i bir köşe başında kıkır kıkır gülerken bulmuşlar.
— Şakacıktan söyledim! Görmeliydiniz, Mehmet’in nasıl çığlık attığını! Ayı var dedim hemen sağa sola kaçıştınız !
Büyükler hem şaşırmış hem de kızmış. Ama çocuklar bir süre sonrasında yine onunla oynamaya devam etmiş. Çünkü İbrahim eğlenceliymiş, neşeliymiş, fakat ne yazık ki doğru sözlü değilmiş.
Bu olaydan birkaç gün sonrasında, sınıfa vardığında gözü parlayan bir ifadeyle bağırmış:
— Arkadaşlar! Okulda uzaylı gördüm! Gözleri yeşildi, elinde ışıklı bir çubuk vardı! Müdürün odasına girdi, sonra da duvardan geçip kayboldu!
Çocuklar gözleri faltaşı gibi açılmış, merakla müdürün odasının etrafında dolaşmışlar. Hatta biri “Acaba başka bir boyuta mı geçti?” demiş. Öğretmen duyar duymaz kaşlarını çatmış:
— İbrahim, yine uyduruyorsun değil mi?
İbrahim gülmüş:

— Şaka ya öğretmenim, ne var ki ? Biraz hayal kuralım!
Ama bu “hayal”ler bir süre sonrasında kimseyi eğlendirmez olmuş.
Ertesi hafta da pazardan dönen çocuklara yanaşıp fısıldamış:
— Komşunun tavuğu altın yumurtlamış! Gerçekten! Sabah gördüm. Parlıyordu, bildiğin altındı!
Çocuklar ellerindekileri bırakıp komşunun bahçesine koşmuş, tel örgülerin ardından kümese bakmışlar ama ortada altın falan yokmuş. Komşu teyze şaşkın şaşkın sormuş:
— Ne altını evladım? Yumurtalar bakkala gitti bile…
O gün çocuklar ilk kere gerçekten kızmışlar İbrahim’e. Biri demiş ki:
— Senin söylediğin hiçbir şeye inanmıyoruz artık. Devamlı yalan söylüyorsun.
Bir diğeri eklemiş:
— Bir gün başına hakikaten bir şey gelse, kimse sana inanmayacak.
Fakat İbrahim aldırmamış. Omuz silkmiş:
— Siz bilirsiniz, ben yine de eğleniyorum!
Ama o eğlence çok sürmemiş…
Derken bir gün, hakikaten de büyük bir vaka olmuş.
İbrahim ve Doğruluk Çanı: İbrahim Düşüyor…
İbrahim ormanda oynarken ayağı kaymış ve minik bir uçurumun kenarından aşağı düşmüş. Her neyse ki çalılar onu tutmuş fakat çıkması imkânsızmış. Korkuyla bağırmaya başlamış:
— İmdaaat! Düş-tüüüm! Yardımm!
Fakat ne gelen olmuş ne giden…
Çünkü köyde herkes onun yine bir asılsız yalan uydurduğunu sanmış.
Sadece Murat tereddüt etmiş. “Ya doğru söylüyorsa?” demiş kendi kendine ve arkadaşını bulmak için ormana gitmiş. Sesleri dinlemiş, dallar arasında gezinmiş… sonunda İbrahim’in yardım çığlıklarını duymuş!
Koşarak eve dönüp büyükleri çağırmış. Hep birlikte İbrahim’i kurtarmışlar. Anası, babası ve öğretmeni çok üzülmüş fakat İbrahim daha çok üzgünmüş. Gözleri dolmuş:

— Özür dilerim… sürekli gerçek dışı söylemiş olduğim için kimse bana inanmadı. Gerçekten çok korktum. Bir daha asla yalan söylemeyeceğim!
İbrahim ve Doğruluk Çanı: İbrahim Artık Yalan Söylemiyor…
O günden sonra İbrahim bambaşka biri olmuş. Artık ne annesine ne öğretmenine yalan söylemiyormuş. Hatta minik kardeşi bir şey sakladığında, “doğruyu söylemek en güzelidir” diyormuş.
Kasabanın meydanına da bir Doğruluk Çanı yerleştirmişler. Kim doğru bir davranış yaparsa, gidip çanı çalabiliyormuş.
Ve maksimum çanı çalan iki arkadaş kimmiş, biliyor musunuz?
Tabii ki İbrahim ve Murat…
Gökten üç elma düşmüş:
Biri doğruyu söyleyen çocuklara,
Biri hatasını anlayanlara,
Biri de bu masalı dinleyen sana!