Mert’in Sorumlulukları Masalı
Bir varmış, bir yokmuş… Küçük, şirin mi şirin bir kasaba varmış. Bu kasabada, yemyeşil ağaçlarla süslenmiş bahçeler, taş kaldırımlı yollar ve birbirine komşuluk eden sıcak evler bulunurmuş. Kuşların cıvıltısı sabahları uyanan insanlara eşlik eder, mis gibi çiçek kokuları rüzgârla dans edermiş. İşte tam da bu güzel kasabada, Mert adında tatlı mı tatlı, neşeli bir çocuk yaşarmış.
Mert, kocaman hayalleri olan, gözleri ışıl ışıl parlayan meraklı bir çocukmuş. Gün boyunca sokakta arkadaşlarıyla koşturur, ağaçlara tırmanır, bisikletiyle rüzgâr gibi eser, ama en çok da hayvanları izlemekten keyif alırmış. Sokakta oynarken bazen minik bir kedinin peşinden gider, bazen de komşuların köpeklerini severmiş. Kırlarda zıplayan tavşanlara, dallarda dans eden kuşlara hayran hayran bakar, her birini yakından tanımak istermiş.
Ama içinde hep kocaman bir özlem varmış… Bir gün kendi evinde de bir hayvan olmasını hayal edermiş. Kendi kedisi ya da köpeğiyle uyanmak, onunla oyunlar oynamak, birlikte uyumak istermiş. Bu yüzden her fırsatta annesiyle babasına gidip gözlerini kocaman açar ve en tatlı sesiyle yalvarırmış:
“Ne olur, ne olur bir kedi ya da köpek alalım! Söz veriyorum ona çok iyi bakacağım!”

Her defasında annesi ve babası gülümseyerek başını okşar, “Bakalım Mert, bir evcil hayvanın sorumluluğunu alabilecek misin?” diye sorarmış. Ama Mert o kısmı pek düşünmezmiş. Onun aklında sadece yumuşacık tüylere sarılmak, minik patilerle oynamak ve her anını sevimli bir dostla paylaşmak varmış.
Bazen akşam uyumadan önce gözlerini tavana diker ve hayalini kurarmış: Kendi köpeğiyle sabah yürüyüşüne çıkmak, ona güzel bir isim koymak, birlikte oyunlar oynamak… Rüyalarında bile ona patisini uzatan bir dost görürmüş. İçinde büyüyen bu büyük hayali, her gün biraz daha güçlenirmiş…
Pofuduk Luna’nın Gelişi
Mert’in ailesi, onun bitmek bilmeyen isteğine sonunda dayanamaz ve büyük bir sürpriz yaparak eve minik, pofuduk bir köpek getirir. Luna adını verdikleri bu sevimli yavru, yumuşacık kahverengi tüyleri, minik burnu ve hiç durmadan sallanan kuyruğuyla adeta mutluluk saçarmış.
Luna, Mert’in kucağına atladığında, küçük çocuk sevinçten havalara uçmuş. Onunla bahçede koşturmuş, odasında uyutmuş, hatta akşam yemeğini bile Luna’nın yanında yemek istemiş. Artık en iyi dostunu bulduğunu düşünüyormuş.
Ancak, zaman geçtikçe Mert’in ilgisi azalmaya başlamış. Luna’nın mamasını koymak, suyunu tazelemek, dışarı çıkarıp gezdirmek başta eğlenceli gelse de, zamanla bunları ailesinin yapmasına alışmış. O sadece Luna’yla oynamaya devam ediyormuş.
Bir gün annesi ve babası üzgün bir sesle Mert’in karşısına geçmiş. Babası, ciddi bir sesle şöyle demiş:
“Mert, Luna senin dostun ama aynı zamanda bir canlı. Onun sana ihtiyacı var. Eğer ona bakamayacaksan, onu gerçekten ilgilenecek birine vermek zorundayız.”

Mert, duyduklarına inanamamış. Gözleri kocaman açılmış, kalbi hızla çarpmaya başlamış. Luna’yı kaybetmek mi? Bu düşünce bile onu çok üzmüş. Küçük köpek, o sırada Mert’in bacağına sokulmuş, minik patileriyle ona dokunmuş. O an Mert, Luna’nın sadece oyun arkadaşı değil, aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu anlamış.
Kendi kendine, “Hayır, Luna’yı bırakmak istemiyorum! Ona en iyi şekilde bakacağım!” diye söz vermiş ve hemen harekete geçmiş…
Mert hemen söz vermiş: “Tamam, söz veriyorum. Luna’ya kendim bakacağım. Onu hiç ihmal etmeyeceğim!” diye. Ertesi sabah daha güneş doğarken Mert kalkmış, Luna’nın kâsesine mama koymuş, taze su doldurmuş. Sonra da Luna’yla bahçede oyun oynamış. Günler böyle geçmeye başlayınca Mert, Luna’yla ilgilenmenin aslında ne kadar eğlenceli ve güzel olduğunu fark etmiş.
Üstelik Luna’ya bakma sorumluluğu Mert’i öyle değiştirmiş ki, artık odasını da kendisi topluyor, kitaplarını düzenliyor, tabağını yıkamak için mutfağa götürüyormuş. Anne ve babası bu durumu görünce çok şaşırmış ve bir o kadar da sevinmiş.
Mert, ailesine verdiği sözü tutmuş. Artık sabahları uyanır uyanmaz Luna’nın mama kabını dolduruyor, suyunu tazeliyor ve onu dışarı çıkarıyormuş. Hatta bazen, erkenden uyanıp Luna’yı sevgiyle beslerken ailesi bile şaşırıyormuş. Küçük dostunun mutlulukla kuyruğunu salladığını görmek, Mert’in içini sıcacık yapıyormuş.
Mert’in Sorumlulukları Masalı’ndan Çıkartılan Dersler

Günler geçtikçe Mert, yalnızca Luna’yla ilgilenmekle kalmamış, evdeki diğer sorumlulukları da fark etmeye başlamış. Odanın dağınık olduğunu görünce kendi kendine, “Luna’nın bakımını yapabiliyorum, odamı da toplayabilirim!” demiş. Oyuncaklarını toplamış, kitaplarını düzenlemiş ve hatta tabağını yemeğin ardından mutfağa götürmeye başlamış.
Anne ve babası, Mert’in bu değişimine hayran kalmış. Eskiden sadece oyun oynamayı seven çocukları, şimdi sorumluluk sahibi, dikkatli ve düzenli birine dönüşmüştü. Luna, yalnızca Mert’in en iyi arkadaşı değil, aynı zamanda ona büyük bir ders veren dostu olmuştu.

Mert artık biliyormuş ki; sevgi sadece istemekle değil, emek vermekle gerçek olurmuş. Ona bakan gözler yalnızca mutlu olmak istemezmiş, aynı zamanda sevgi ve ilgiyle beslenmek istermiş.
Böylece Mert ve Luna, birbirine daha da bağlı, sevgi dolu iki dost olmuşlar. Ailesi de bu değişimden çok mutlu olmuş. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine! 🎉🐶✨
Mert’in Sorumlulukları Masalı’nı beğendiyseniz diğer masallarımız da hoşunuza gidebilir. Mert’in Sorumlulukları Masalı, çocukların sadece evdeki minik dostlarımız için değil, sorumluluk almayı öğrenmeleri için kaleme alınmıştır. Onlara fırsat verin ve nasıl değiştiklerini izleyin. Keyifli okumalar!