Zeynep İle Mustafa’nın Kır Macerası Masalı : Masal, Masal Oku
Bir varmış bir yokmuş. Uçsuz bucaksız yeşil dağların ardında, gökyüzüyle konuşan ağaçların süslediği şirin bir köy varmış. Bu köyde Zeynep isminde meraklı ve neşeli bir kız çocuğu ile Mustafa adında cesur ve yardımsever bir erkek çocuğu yaşarmış. Zeynep 4 yaşındaymış, Mustafa ise 5. Her sabah kuş sesleriyle uyanır, birbirlerini görmek için heyecanla hazırlık yaparlarmış. Birlikte süre geçirmek onlar için günün en güzel anıymış. Zeynep ile Mustafa beraber oyun oynamayı çok severlermiş.

Köyün derhal dışındaki geniş kırlar, sarı papatyalar ve mor menekşelerle bezeliymiş. Kelebeklerin dans etmiş olduğu, arıların şarkı söylediği bu kırlar, Zeynep ile Mustafa’nın hayal dünyası olmuş.
Bir sabah güneş, yeryüzünü ısıtan yumuşak elleriyle uyandırmış herkesi. Zeynep, pembe elbisesini giyip saçlarına papatyalardan bir taç yapmış. Mustafa da mavi tişörtünü giyip oyuncak arabasını yanına almış. Ellerinde küçük hasır sepetlerle kırlara doğru koşmuşlar.
— “Hadi Mustafa, önce en güzel çiçeği kim bulacak!”
— “Tamam Zeynep, ama kelebek kovalamacayı da unutma!”
Kırlarda oynarken kahkahaları yankı olmuş dağlara. Bazen taşların üstünden zıplamışlar, bazen bir ağacın gölgesine uzanıp semadaki bulutlardan şekiller tahmin etmişler.
Ama ne yazık ki eğlence esnasında Zeynep, bir taş parçasına takılıp düşmüş. Yere kapaklanınca acı bir ses çıkmış dudaklarından.
— “Ah! Ayağım…”
Mustafa derhal arkasını dönüp Zeynep’in yanına koşmuş. Zeynep’in gözlerinden yaşlar süzülüyormuş. Ayağını tutuyormuş.
— “Zeynep, iyi misin?”
— “Ayağım çok acıyor, Mustafa… Yürüyemiyorum.”

Mustafa, o anda çok korkmuş. Ama korkunun dostluk karşısında hiçbir anlamı olmadığını öğrenmiş. Ceketini çıkarıp yere sermiş, Zeynep’in oturmasına yardım etmiş. Peşinden nehre doğru koşarak köye yönelmiş.
Yolda köy çobanı Hasan Amca’yla karşılaşmış.
— “Ne oldu evlat, niçin bu kadar telaşlısın?”
— “Zeynep düştü Hasan Amca, kırda kaldı, çok canı yanıyor!”
Hasan Amca hemen Zeynep’in ailesine haber vermiş. Hep birlikte Zeynep’in olduğu yere koşmuşlar. Zeynep hâlâ ceketin üstünde oturuyormuş, gözleri Mustafa’yı arıyormuş.
Anası sarılarak, “Canım yavrum, geçmiş olsun,” demiş. Babası onu dikkatlice kucağına almış. Eve götürüp ayağını sarmışlar. Neyse ki yalnız burkulmaymış fakat birkaç gün dinlenmesi gerekiyormuş.
Mustafa ertesi gün elinde bir fotoğraf defteri ve pastel boyalarla gelmiş.
— “Sen kıpırdama Zeynep, hepimiz bugün kır yerine renklerle oynayacağız.”
Zeynep gülümsemiş. Mustafa ona çiçekli tarlaların, kelebeklerin resmini yapmış. Sonraki gün oyuncaklarını getirmiş, beraber hikâye uydurmuşlar. Zeynep pencere kenarında, Mustafa yanında… Her gün bir başka neşe olmuş.
Bir akşamüstü Zeynep ayağının artık hiç acımadığını söylemiş. Ertesi sabah ise, ayağına spor ayakkabılarını giyip Mustafa’nın kapısını çalmış.
— “Hazır mısın Mustafa ? Bu sefer birlikte daha dikkatli oynayacağız!”
— “Her zaman hazırım, Zeynep!”
Bu defa Zeynep ile Mustafa kırda daha yavaş yürümüşler. Taşlara dikkat etmişler. Ama kahkahaları gene gökyüzünü kaplamış. Hatta minik bir kulübe yapmışlar dallardan ve ona “Dostluk Evi” adını vermişler. Her oyun sonunda oraya gidip meyve yemiş, hikâyeler uydurmuşlar.

Köyde herkes bu iki çocuğun dostluğunu konuşur olmuş. Mustafa’nın yardımseverliği, Zeynep’in sevgisi dilden dile dolaşmış.
Ve o kırlar… Artık yalnız oyun değil, yardımseverliğin, cesaretin ve gerçek dostluğun izlerini taşıyan bir yer olmuş.
Gökten üç elma düşmüş:
Biri Zeynep’e, biri Mustafa’ya,
Biri de Zeynep ile Mustafa masalını dinleyen çocuklara…
Instagram hesabımızı takip ederek sitemizdeki masallardan haberdar olabilirsiniz… Instagram hesabımıza buradan ulaşabilirsiniz…