Kardeşlerin Masalı
Bir zamanlar, doğa ile uyum içinde, sakin ve huzur dolu bir kasabada, Melis ile Samet adında iki kardeş yaşardı. Her sabah, evlerinin önündeki dar sokaklardan, nazlı çiçeklerle süslenmiş bahçelerden geçerek birlikte okula giderlerdi. Ancak, ne var ki, her ne kadar aynı yoldan ilerleseler de, adeta iki ayrı dünyadan geliyormuş gibi birbirleriyle oyun oynamayı hiç düşünmez, kendi başlarına vakit geçirmeyi tercih ederlerdi.
Melis, iç dünyasında kaybolan, hayal gücüyle renklenen ve sakin bir karaktere sahipti; etrafına nazik bir huzur saçan o, sanki gökyüzünün dinginliğini yansıtıyordu. Öte yandan, Samet, enerjisi ve neşesiyle göz dolduran, zaman zaman inatçı tavırlarıyla çevresine canlılık katan bir çocuktu. İkisi de farklılıklarıyla dikkat çeker, kendi renklerinde, kendi ritimlerinde yaşamaktan hoşlanırlardı.
Bir gün, okul çıkışında, ikisi de aynı anda evlerine dönmek üzere yola çıktılar. Melis, elindeki sevdiği kitabı okuma arzusuyla sımsıkı tutarken, Samet ise aklında kurduğu yeni oyun planlarını heyecanla düşünüyordu. Her gün aynı patikada yürüdükleri için bu yol, artık onlar için bir alışkanlık halini almıştı. Fakat o gün, adımlarını bilinmezliğe sürükleyen bir etkiyle, alışık oldukları küçük, tanıdık yoldan saparak ormanın derinliklerine uzanan gizemli bir patikaya yöneldiler.

İlk başlarda, ormanın serin esintisi, yaprakların usul usul hışırtısı ve kuşların neşeli cıvıltıları kardeşleri büyüledi. Yol kenarındaki rengarenk çiçekler, parıldayan damlalarla adeta onların davetini yaparcasına açılmıştı. Güneş ışıkları, ağaç dallarından süzülerek yer yer altın gibi parlıyor, Melis ile Samet’in yüreğine masalsı bir umut aşılıyordu.
Ancak, ilerledikçe, patika daralmaya başladı; heybetli ağaçlar birbirine kenetlenip gökyüzüne doğru yükselirken, yolun görünürlüğü gittikçe azaldı. Işığın yer yer solduğu bu gizemli ortamda, kardeşlerin içindeki heyecan yerini hafif bir şaşkınlık ve tedirginliğe bıraktı. Fakat, korkunun yanı sıra merak da ağır basıyordu; ormanın bu beklenmedik halini keşfetmek istiyorlardı.
Melis ile Samet, birbirlerine baktılar; artık eskiden alışık oldukları güvenli yoldan uzaklaşmanın verdiği bilinmezlik, onlara yeni bir maceranın kapılarını aralıyor gibiydi. Böylece, adımlarını temkinli ama kararlı bir şekilde atarak, ormanın sessiz ve gizemli atmosferine doğru ilerlemeye başladılar.

Bir süre sonra, etraflarını saran sessizlik ve karanlık, Melis ile Samet’in içini korkuyla doldurdu. “Samet, sanırım kaybolduk,” dedi Melis titreyen ses tonuyla. Samet ise biraz endişeli bakışlarla etrafına göz gezdirdi: “Evet, evimize giden yolu bulamıyoruz artık.” O an, kardeşler geçmişte birbirleriyle sürekli tartışmaktan ziyade, birbirlerine ihtiyaç duyduklarını fark ettiler. Artık eskiden yaptıkları küçük kavgaların yerini, beraber hareket etmenin gerekliliği almıştı.
Melis, “Belki de bu macera bize birlikte hareket etmenin önemini öğretecek,” dedi. Samet, Melis’in sözlerine başını sallayarak, “Birlikte her şeyi başarabiliriz,” diye karşılık verdi. Böylece, el ele tutuşup, ormanda güvenli bir yol bulmak için dikkatle adım atmaya başladılar. İlk adımlarını atarken, küçük yaprakların hışırtısı ve kuşların neşeli cıvıltısı, ikisine de umut verdi. Her adımda birbirlerine destek oluyor, küçük detaylarda bile birbirlerinin fikrine değer veriyorlardı.
Yürüyüşleri sırasında karşılarına çıkan minik bir dere, onların cesaretlerini sınadı. Melis, “Bak, taşlardan yapılmış bir köprü var. Belki oradan geçebiliriz,” dedi. Samet de ona inandı; “Beraber geçersek korkmamız da gerekmez,” diyerek el ele, dikkatlice dereyi geçtiler. Bu küçük başarı, ikisinin de yüreğini ısıttı ve artık birbirlerine daha çok güvenmeye başladılar. Ormanın derinliklerinde ilerlerken, aralarındaki küçük anlaşmazlıklar yerini, işbirliği ve kardeş sevgisine bıraktı.

Uzun süren arayışlarının ardından, ağaçların arasından parıldayan bir ışık gördüler. Bu, evlerine giden yolun işaretiydi. İki kardeş, heyecanla ışığa doğru koştular. Yol boyunca, birbirlerine gülümsediler; sanki yıllardır tanışmış, birbirlerine her zaman destek olan iki yakın arkadaş gibiydiler.
Eve vardıklarında, anne ve babalar merakla onların macerasını dinlediler. Korku dolu anlar, el ele verilmiş adımlar ve küçük başarılar, Melis ile Samet’in birbirlerine olan güvenini pekiştirmişti. O günden sonra, artık eskisi gibi ayrı dünyalarda yaşamıyor, her fırsatta birlikte oyunlar oynuyor, küçük anlaşmazlıklarını kolayca unutarak sevgiyle birbirlerine sarılıyordu.
Melis ile Samet, ormanda kayboldukları o günün onlara öğrettiği en önemli dersi hiçbir zaman unutmadılar: Birlikte hareket etmek, sevgi ve işbirliğiyle her zorluğun üstesinden gelinebileceğidir. Kardeşlikleri, o gün yaşadıkları macera sayesinde daha da güçlendi. Ve onlar, artık birbirlerine “en iyi arkadaşlarım” diyerek, hayatın her anında birlikte olmanın ne kadar değerli olduğunu anladılar.
“Kardeşlerin Masalı”nı beğendiyseniz, diğer masallarımızı keşfetmeye ne dersiniz?