Abla ve Kardeş Masalı: Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, güzel bir kasabada Hale ve Şura adında iki kız kardeş yaşarmış. Hale, Şura’nın ablasıymış ve birbirlerine çok düşkünlermiş. Hale, her zaman Şura’nın yanında olurmuş ve ona rehberlik edermiş. Şura da ablasına hayranmış ve onunla zaman geçirmekten büyük keyif alırmış.
Her sabah erkenden kalkarlarmış ve birlikte kahvaltı ederken ne yapacaklarını planlarlarmış. Bazen ormanda yürüyüşe çıkar, bazen evlerinin bahçesinde oyunlar oynarlarmış. Birlikte vakit geçirmek onların en sevdiği şeymiş.
Hale, Şura’ya pek çok şey öğretirmiş. Ona nasıl çiçek dikeceğini, nasıl güzel resimler çizeceğini anlatırmış. Şura da her şeyi büyük bir ilgiyle dinler ve ablasından öğrendiklerini hemen uygulamaya çalışırmış. Hale, Şura’nın küçük hatalarını bile sevgiyle düzeltirmiş. “Böyle yaparsan daha güzel olur, Şura” dermiş. Şura da ablasının dediklerini yapar ve her seferinde daha iyi işler çıkarırmış.
Bir gün, güneşli bir sabah, Hale ve Şura yine bahçede oynuyorlarmış. Hale, Şura’ya ip atlamayı öğretmiş. Şura, biraz zorlanmış ama Hale’nin sabırlı öğretimi sayesinde ip atlamayı öğrenmiş. Hale, kardeşine gülümseyerek, “Gördün mü Şura, birlikte başaramayacağımız hiçbir şey yok” demiş. Şura da büyük bir mutlulukla ablasına sarılmış.
Hale ve Şura, akşam olduğunda birlikte yemek hazırlamışlar. Anne ve babaları işten dönünce, hep birlikte sofraya oturmuşlar. Yemekte herkes gününü anlatmış ve birlikte gülüp eğlenmişler. Şura, ip atlamayı öğrendiğini anlatırken gözleri parlamış. Anne ve babaları da onun bu başarısıyla gurur duymuşlar.
Bir sabah, güneş pırıl pırıl parlıyormuş ve kuşlar cıvıldayarak şarkılar söylüyormuş. Hale ve Şura, bahçede oyun oynarken, Şura birden durup ablasına bakmış. “Hale, evimizin yakınındaki ormanı keşfetmeye ne dersin?” demiş. Hale, kardeşinin bu heyecanını görünce gülümsemiş ve başını sallamış. “Tabii ki, Şura. Hadi ormana gidelim,” demiş.
Hale ve Şura, el ele tutuşup ormanın yolunu tutmuşlar. Ormanın girişine geldiklerinde, buranın diğer ormanlardan çok farklı olduğunu hemen fark etmişler. Ağaçlar dev gibiymiş ve yaprakları parıl parıl ışıldıyormuş. Çiçekler ise öylesine canlı renklere sahipmiş ki, sanki her biri ayrı bir masalı anlatıyormuş.
Ormanda ilerlerken, birden bir ses duymuşlar. “Hoş geldiniz, küçük dostlar!” demiş ses. Hale ve Şura, şaşkınlıkla etraflarına bakınmışlar ve konuşan bir ağaç görmüşler. Ağaç, onlara gülümseyerek dallarını sallamış. “Ben bu ormanın koruyucusuyum. Siz kimlersiniz?” diye sormuş. Hale cesurca cevap vermiş, “Ben Hale, bu da kardeşim Şura. Ormanı keşfetmeye geldik.” demiş.
Ağaç, Hale ve Şura’ya rehberlik etmeye karar vermiş. Onları ormanın derinliklerine götürmüş. Her adımda, daha fazla sihirle karşılaşmışlar. Çiçekler, onlara neşeyle şarkılar söylemiş ve renkli kelebekler etraflarında dans etmiş. Hayvanlar, dostça yanlarına gelip onlarla konuşmuşlar. Küçük bir tavşan, “Hoş geldiniz! Burada herkes dost canlısıdır. İstediğiniz kadar kalabilirsiniz,” demiş.
Hale ve Şura, ormanda birçok yeni arkadaş edinmişler. Birlikte oyunlar oynamışlar, şarkılar söylemişler ve harika zaman geçirmişler. Şura, ormanın her köşesinde yeni bir şeyler öğrenmiş ve her şeyi büyük bir merakla keşfetmiş. Hale, kardeşinin bu mutluluğunu görünce daha da mutlu olmuş.
Gün batmaya yakınken, Hale ve Şura ormanın koruyucu ağacının yanına dönmüşler. Ağaç, onlara gülümseyerek, “Bugün burada geçirdiğiniz zamanı unutmayın. Her zaman bu ormana gelebilir ve yeni maceralara atılabilirsiniz,” demiş. Hale ve Şura, ağaca teşekkür ederek ormandan ayrılmışlar.
Eve dönerken, birbirlerine gün boyu yaşadıkları maceraları anlatmışlar ve gülüşmüşler. Şura, “Bu ormanı çok sevdim, Hale. Buraya tekrar gelmeliyiz,” demiş. Hale de başını sallayarak, “Kesinlikle, Şura. Birlikte daha birçok macera yaşayacağız,” demiş.
Hale ve Şura’nın ormandaki maceraları devam etmiş. Ancak bir gün, ormana girdiklerinde her şeyin değişmiş olduğunu fark etmişler. Ağaçlar solgun, çiçekler neşesiz ve hayvanlar endişeliymiş. Hemen ormanın koruyucusu ağacı bulmaya gitmişler.
Koruyucu ağaç, onları üzgün bir şekilde karşılamış. “Hoş geldiniz, küçük dostlar. Ormanda büyük bir sorun var,” demiş. Hale, “Ne oldu? Neden her şey böyle kötü?” diye sormuş.
Ağaç derin bir nefes almış ve anlatmaya başlamış. “Bir sihirli yaratık, ormanın dengesini bozdu. Her şeyin bu kadar solgun ve üzgün olmasının sebebi bu. Hayvanlar endişeli ve çiçekler neşesiz. Eğer bu sorunu çözemezsek, orman eski haline dönmeyecek,” demiş.
Hale ve Şura, birbirlerine bakmışlar ve aynı anda karar vermişler. “Biz bu sorunu çözebiliriz!” demişler. Ağaç, onların kararlılığını görünce umutlanmış. “Teşekkür ederim, çocuklar. Ancak bu yaratıkla başa çıkmak kolay değil. Onun güçlerini zayıflatmak ve ormanın dengesini geri getirmek için birlikte çalışmalısınız,” demiş.
Hale ve Şura, el ele tutuşmuşlar ve bir plan yapmaya başlamışlar. Önce ormanın içindeki hayvanlarla konuşarak onlardan yardım istemişler. Tavşanlar, kuşlar, sincaplar ve diğer tüm hayvanlar seferber olmuş. Her biri kendi yetenekleriyle Hale ve Şura’ya yardım etmeye hazırmış.
Şura, kuşların yardımıyla yaratığın saklandığı yeri öğrenmiş. Hale, tavşanların yardımıyla yaratığın güçlerini zayıflatacak sihirli bir bitki bulmuş. Birlikte bu bitkiyi toplayıp bir iksir hazırlamışlar. Sonra, tüm cesaretlerini toplayarak yaratığın yanına gitmişler.
Yaratık, Hale ve Şura’yı gördüğünde kahkaha atarak “Siz küçük çocuklar, bana mı karşı koyacaksınız?” demiş. Ancak Hale ve Şura, korkmamışlar. Ellerindeki sihirli iksiri yaratığa doğru fırlatmışlar. İksir, yaratığı zayıflatmış ve güçlerini kaybetmesine sebep olmuş.
Yaratık, gücünü kaybedince ormanın dengesi hızla geri gelmeye başlamış. Ağaçlar yeniden yeşermiş, çiçekler neşelenmiş ve hayvanlar saklandıkları yerden çıkmış. Ormanın koruyucu ağacı, Hale ve Şura’ya teşekkür etmiş. “Siz olmasaydınız, orman asla eski haline dönmezdi. Kardeşliğiniz ve birlikte çalışmanız sayesinde başardık,” demiş.
Hale ve Şura, büyük bir gurur ve mutlulukla birbirlerine sarılmışlar. Ormanın diğer hayvanları da onlara katılmış ve büyük bir kutlama yapmışlar. Hale, “Birlikte her zorluğun üstesinden gelebiliriz, Şura,” demiş. Şura da gülümseyerek, “Evet, abla. Kardeşlik her şeyden güçlüdür,” demiş.
Bu macera, Hale ve Şura’ya kardeşliğin ve birlikte çalışmanın ne kadar güçlü olduğunu göstermiş. Böylece Abla ve Kardeş Masalı, onların bu anlamlı zaferi ve kardeşlik bağının gücüyle sona ermiş.
Abla ve Kardeş Masalına benzeyen “Melek ve Karne Heyecanı Masalını” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.
[…] ve Mırnav’ın Maceraları Masalına benzeyen “Abla ve Kardeş Masalını” okumak için bağlantıya […]
[…] ve Ayın Gizemi Masalına benzeyen “Abla ve Kardeş Masalını” okumak için bağlantıya […]
[…] ve Geyik Masalına benzeyen “Abla ve Kardeş Masalını” okumak için bağlantıya […]