Ayşe’nin Okula Başlama Masalı: Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, küçük bir kasabada yaşayan ve etrafına neşe saçan bir kız çocuğu varmış. Bu küçük kızın adı Ayşe’ymiş. Ayşe, her zaman yüzünde kocaman bir gülümsemeyle dolaşır ve gözleri merakla parıldarmış. Henüz okula başlamamış olsa da, zihni sürekli yeni şeyler keşfetme isteğiyle dolup taşarmış.
Gün boyunca bitmek tükenmek bilmeyen sorular sorar, etrafındaki her şeyi büyük bir ilgiyle incelermiş. Kasabanın yaşlılarından gençlerine, herkes Ayşe’yi güler yüzü ve merakıyla tanırmış. Onunla sohbet etmek, bir çiçeğin yapraklarını, bir kelebeğin kanatlarını ya da gökyüzündeki bulutları konuşmak bile büyük bir keyifmiş.
Ayşe’nin yaşadığı bu yıl, onun için oldukça özel bir yılmış. Çünkü bu yıl, büyük bir maceraya atılacakmış: Okula başlayacakmış! Okulun ne olduğunu henüz tam olarak bilmeyen Ayşe, bu yeni dünyanın kapılarını aralamak için sabırsızlanıyormuş. Annesi ona okulda yeni arkadaşlar edineceğini, öğretmenlerin ona çok şey öğreteceğini anlatmış, ama Ayşe’nin içindeki heyecan kadar merak da büyüyormuş. “Okul nasıl bir yer?”, “Orada neler yapacağım?”, “Acaba ben de büyükler gibi kitap okuyabilecek miyim?” diye düşünmeden edemiyormuş.
Her sabah uyandığında, okula başlama günü biraz daha yaklaştığı için kalbi heyecanla çarparmış. Hayal gücü geniş olan Ayşe, bazen gözlerini kapatır ve kendini okulda hayal edermiş. Renkli kalemler, tahtaya yazı yazan öğretmenler, rengârenk kitaplar ve tabii ki oyun oynayan çocuklar… Bu hayaller onu öylesine mutlu edermiş ki, sabahları uyanmak için sabırsızlanırmış.
Bir gün, Ayşe’nin annesi, onun okula başlamak için bir çantaya ihtiyacı olduğunu fark etmiş. “Bugün seninle okul çantası almaya gidelim,” demiş. Bu sözleri duyan Ayşe’nin gözleri sevinçle parlamış. Heyecanla mağazaya gittiklerinde, Ayşe’yi rengârenk çantalar karşılamış.
Çantalar o kadar farklı ve güzelmiş ki, Ayşe hangisini seçeceğine bir türlü karar verememiş. Her çanta, sanki ona özel olarak tasarlanmış gibi görünüyormuş. Çantaların arasına daldığında, sanki hepsi ona fısıldıyor gibiymiş: “Beni seç, ben senin en iyi arkadaşın olacağım!” diyen kırmızı bir çanta, “Beni al, birlikte harika maceralara atılacağız!” diyen yeşil bir çanta…
Ayşe, uzun bir süre çantalar arasında gezindikten sonra, kalbi bir çantaya doğru çekilmiş. Parlak mavi renkte, üzerinde uçan balonlar ve yumuşacık bulutlar olan bir çanta dikkatini çekmiş. Bu çanta, Ayşe’ye gökyüzünün sonsuz özgürlüğünü ve bulutların hafifliğini hatırlatmış. Çantayı sırtına taktığında, sanki bulutların arasında süzülüyormuş gibi hissetmiş. O an Ayşe, bu çantanın onun okul macerasında en iyi arkadaşı olacağını biliyormuş.
Sonunda o büyük gün gelmiş. Ayşe, sabah erkenden kalkmış, yeni çantasını sırtına takmış ve aynanın karşısında kendine bakmış. O an, içindeki tüm korkular ve endişeler kaybolmuş. Kendini artık büyük bir kız gibi hissediyormuş ve okula gitmeye tamamen hazırmış.
Okulun kapısına geldiklerinde, Ayşe’nin kalbi adeta bir kuş gibi hızlı hızlı çarpmaya başlamış. İçini hem büyük bir heyecan hem de hafif bir korku sarmış. Kapının ardında neler olduğunu, onu nelerin beklediğini merakla düşünüp durmuş. Annesi, Ayşe’nin elini nazikçe tutarak, ona güven vermek için sıkıca kavramış. “Hadi, bakalım Ayşe, birlikte sınıfına gidelim,” demiş annesi yumuşak bir sesle.
Ayşe, annesinin elini tutarak okulun koridorlarında yürümeye başlamış. Her adımda heyecanı biraz daha artıyormuş. Sınıfın kapısına geldiklerinde, Ayşe derin bir nefes almış. Kapı yavaşça açıldığında, karşısında sıcacık bir gülümsemeyle onu bekleyen öğretmeni Selin Hanım’ı görmüş. Selin Hanım’ın gözlerinde öyle bir ışık varmış ki, Ayşe hemen kendini güvende hissetmiş.
Selin Hanım, eğilip Ayşe’nin göz hizasına gelerek, “Merhaba Ayşe, seni görmek ne güzel! Bugün çok eğlenceli bir gün olacak, birlikte harika etkinlikler yapacağız,” demiş. Bu sözler, Ayşe’nin içindeki tüm korkuları silmiş, yerini tatlı bir merak ve sevinç kaplamış.
Ayşe, sınıfa adımını attığında gözleri hemen odanın bir köşesinde parlayan renkli bir dünyaya takılmış. Orada, tüm çocukların hayalini süsleyen harika bir oyun köşesi duruyormuş. Raflarda dizili rengârenk oyuncaklar, masaların üzerinde sıralanmış boyalar ve birbirinden güzel resimlerle dolu kitaplar, Ayşe’yi büyülemiş. Ayşe, o köşeye doğru adeta mıknatıs gibi çekilmiş, gözleri her bir oyuncağı teker teker inceliyormuş. Sanki bu küçük köşe, tüm hayal gücünü gerçeğe dönüştürecek sihirli bir dünya gibiymiş.
Tam bu sırada, sınıftaki diğer çocuklar da Ayşe’nin yanına gelmişler. Hepsi yüzlerinde meraklı ve sevecen gülümsemelerle, “Merhaba, senin adın ne?” diye sormuşlar. Ayşe, bir anda kendini bu yeni arkadaş grubunun ortasında bulmuş. Çocuklar, isimlerini tek tek söylemiş ve onu hemen oyunlarına katılmaya davet etmişler. Bu sıcak karşılama, Ayşe’nin içindeki tüm tedirginliği unutturmuş.
Ayşe, daha önce hiç bu kadar çok çocukla bir arada olmamış. Onlarla birlikte oyunlar oynayıp resimler çizerken, kalbi heyecanla dolmuş. Kendisini bu yeni arkadaşlarıyla çok mutlu hissetmiş ve okulun ne kadar eğlenceli bir yer olduğunu anlamaya başlamış. Artık okul, sadece bir öğrenme yeri değil, aynı zamanda yeni arkadaşlıklar kurabileceği, oyunlar oynayabileceği bir macera alanı olmuş.
Gün sona erdiğinde, Ayşe okuldan ayrılırken içi kıpır kıpırmış. Annesi onu okulun kapısında karşıladığında, Ayşe’nin gözlerindeki ışığı hemen fark etmiş. Eve dönerken, Ayşe büyük bir coşkuyla gün boyunca neler yaşadığını anlatmaya başlamış. “Anne, bugün yeni arkadaşlar edindim, öğretmenimiz çok tatlı ve oyun köşesi var! Resim yaptık, şarkılar söyledik, çok eğlendim!” diye heyecanla konuşmuş.
Annesi, Ayşe’nin bu heyecanını gördükçe kalbi mutlulukla dolmuş. Kızının okulu ne kadar sevdiğini ve burada çok güzel anılar biriktireceğini anlamış. Ayşe’nin yüzündeki o saf mutluluk, annesinin de yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmiş.
Ayşe ise artık her sabah okula gitmek için sabırsızlanıyormuş. Yeni arkadaşlarıyla oynayacağı oyunlar, öğretmeninden öğreneceği yeni bilgiler ve keşfedeceği onca şey onu bekliyormuş. Okul artık Ayşe için sadece bir yer değil, her gün heyecanla uyanacağı, yeni maceralarla dolu bir dünya olmuş
Ve böylece, Ayşe’nin okula başlama masalı, hayatının en özel anılarından biri olarak kalmış. Zaman geçip Ayşe büyümüş, sınıflar değişmiş, dersler zorlaşmış ama o ilk günün heyecanını ve içindeki merakı hiç unutmamış. O sabah yaşadığı tatlı tedirginlik, yeni arkadaşlarıyla kurduğu dostluklar ve keşfettiği renkli dünya, Ayşe’nin zihninde hep taze kalmış.
Ne zaman okul yıllarını hatırlasa, yüzünde aynı o ilk günkü gibi bir gülümseme belirirmiş. Çünkü Ayşe, o gün sadece okula değil, hayat boyu sürecek bir öğrenme yolculuğuna adım attığını anlamış. Ve bu yolculuk, onu her zaman ileriye taşıyan bir ışık olmuş..
Ayşe’nin Okula Başlama Masalına benzeyen masallar okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.