Can ve Dürüstlük Elması Masalı: Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, küçük bir köyde Can adında sevimli ve meraklı bir çocuk yaşarmış. Can, doğayı ve hayvanları çok severmiş. Babası Selim ise köyün en saygıdeğer çiftçilerinden biriymiş. Selim, dürüstlüğü ve çalışkanlığı ile tanınırmış. Can da babası gibi olmak istermiş.
Bir gün, Can ve babası Selim, köyün yakınlarındaki ormanda yürüyüşe çıkmışlar. Ormanın derinliklerinde yürürken, Can parlak bir şey fark etmiş. Gözleri pırıl pırıl parlayan bir taş görmüş. Can, heyecanla babasına seslenmiş:
“Babacığım, bak! Bu taş ne kadar da güzel parlıyor!”
Selim, dikkatlice taşa bakmış ve bunun sıradan bir taş olmadığını anlamış. Bu taş, köydeki yaşlı bilge tarafından “Dürüstlük Elması” olarak bilinen sihirli bir taşmış. Bu elmasın, sahibine dürüstlük konusunda büyük dersler verdiği söylenirmiş.
Selim, Can’a elması göstermiş ve hikayesini anlatmış:
“Can, bu Dürüstlük Elması çok özel bir taştır. Bu elmasın sahibi, dürüstlükle ilgili önemli dersler öğrenir. Ama unutma, dürüstlük her zaman kazandırır.”
Can, elması almış ve çok heyecanlanmış. Ertesi gün, köyde bir panayır düzenleneceğini hatırlamış ve babasına dönerek:
“Babacığım, bu elması panayırda herkese gösterebilir miyim?” demiş.
Selim gülümseyerek cevap vermiş: “Tabii ki, Can. Ama unutma, dürüst olman her zaman önemli.”
Ertesi gün panayırda, Can elması bir sandığın içine koymuş ve insanlara göstermeye başlamış. Herkes elmasın parlaklığına hayran kalmış. Ancak, köyün zengin ve kibirli adamı Rıza Bey, elması çok beğenmiş ve Can’a yüklü miktarda para teklif etmiş:
“Can, bu elması bana sat. Sana çok para vereceğim.”
Can, bir an duraklamış. Parayla birçok şey alabileceğini düşünmüş ama sonra babasının sözlerini hatırlamış: “Dürüstlük her zaman kazandırır.”
Can, nazikçe teklifi reddetmiş: “Üzgünüm, Rıza Bey. Bu elmas benim değil, köyümüzün bir parçası. Onu satamam.”
Rıza Bey, sinirlenmiş ve oradan ayrılmış. Ancak Can, doğru bir karar verdiğini biliyormuş ve içi rahatmış. O gece, Can elması odasında saklamış ve uykuya dalmış.
Ertesi sabah, Can gözlerini açtığında odasında parlak bir ışık görmüş. Gözlerini ovuşturmuş ve elmasın daha da parlak olduğunu fark etmiş. Elması eline aldığında, elmasın içinde bir mesaj belirmiş:
“Dürüstlük, her zaman doğru yolu gösterir. Tebrikler Can, sen doğru yolu seçtin.”
Bu mesajı gören Can, çok mutlu olmuş ve hemen babasına koşmuş. Selim, oğluna sarılarak:
“Gurur duyuyorum seninle, Can. Dürüstlük her zaman en değerli hazinemizdir.”
Günler geçtikçe, Can köydeki herkes tarafından dürüstlüğü ile tanınmaya başlamış. Rıza Bey bile Can’ın bu erdemli tavrından etkilenmiş ve dürüstlük konusunda dersler çıkarmış. Köydeki herkes Can’ın hikayesini dinler ve dürüstlüğün önemini anlamış.
Bir gün, köyde büyük bir kutlama yapılmış. Köyün bilge yaşlısı, Can’ı sahneye çağırmış ve ona bir ödül vermiş:
“Can, sen dürüstlüğün en güzel örneğini gösterdin. Bu elmas artık senin. Onu koru ve dürüstlüğünü asla kaybetme.”
Can, elması elinde tutarak köylüleri selamlamış ve babasına dönüp gülümsemiş. Babası Selim, oğlunun dürüstlüğü sayesinde köyde büyük bir değişim olduğunu görmüş ve mutlulukla:
“Dürüstlük, en büyük mirastır oğlum” demiş.
Can’ın dürüstlüğü, köydeki herkesin kalbinde bir iz bırakmış. Herkes, Can ve babası Selim’in dürüstlük hikayesini anlatmış ve nesilden nesile aktarmış. Can da büyüyüp köyün en saygıdeğer insanlarından biri olmuş, tıpkı babası gibi.
Aradan aylar geçmiş, yıllar geçmiş, Can ve babası, köyün meydanında yürürken, eski ve tanıdık bir yüzle karşılaşmışlar. Bu kişi, Rıza Bey’miş. Ancak bu sefer Rıza Bey, eskisinden çok farklı görünüyormuş. Yüzünde bir gülümseme ve gözlerinde bir parlaklık varmış. Rıza Bey, Can’ın yanına gelip ona bir mektup uzatmış.
“Can, senin dürüstlüğün bana büyük bir ders verdi. Bu mektubu al ve oku.”
Can mektubu açmış ve okumuş. Mektupta şöyle yazıyormuş:
“Sevgili Can, senin dürüstlüğün bana ilham verdi. Artık ben de dürüst ve adil bir yaşam sürmeye karar verdim. Senin gibi bir dostum olduğu için çok mutluyum. Teşekkür ederim. Rıza Bey.”
Can, mektubu okuduğunda gözleri dolmuş ve babasına dönüp:
“Babacığım, dürüstlük gerçekten de her zaman kazandırırmış.”
Selim, oğluna sarılmış ve gülümsemiş: “Evet, Can. Dürüstlük, en büyük hazinemizdir.”
Ve böylece, köydeki herkes dürüstlüğün gücünü bir kez daha anlamış ve Can’ın hikayesi sonsuza kadar unutulmamış. Ve Can ve Dürüstlük Elması Masalımız burada bitmiş ancak Can’ın dürüstlüğü hiçbir zaman bitmemiş.
Can ve Dürüstlük Elması Masalına benzeyen “İyilik Perisi ve Küçük Kahramanlar Masalını” okumak için bağlantıya tıklayabilirsiniz.